Demirel
Çocukluğumda onun iktidarları ile büyüdüm. 1960 İhtilali sonrası siyaset sahnesinde çok önemli roller aldı. 1960 sonrası kurulan Adalet Partisi ilk genel başkanı Ragıp Gümüşpala idi. Ragıp Gümüşpala general yani asker kökenliydi. Onun ölümünden sonra yapılan parti büyük kurultayında Sadettin Bilgiç’e favori lider gözüyle bakılıyordu. Çünkü teşkilat içerisinden geliyordu. Ancak aniden ve ismi hiç bilinmemesine rağmen zamanın DSİ Genel Müdürü olarak Saddetin Bilgiç’in karşısına çıktı ve kazandı. Nasıl kazandığını hala kimse bilmiyor. Çok şaşırtıcıydı ve herkes o zamanlar Süleyman Demirel’in gelişini hayretle karşılamıştı. Adalet Partisi’nin sözde liberal görüşlü bir siyasi parti olduğunu söylüyordu. Zira kapatılan Demokrat Parti’nin yerine kurulduğunu iddia ediyordu. 1964 yılında Genel Başkanlığa gelen Demirel 1965 genel seçimlerinde, seçim meydanlarında, DP’lileri affedeceğim vaadiyle %52 oy alarak iktidara geldi. 41 yaşında genç bir başbakandan çok şey bekleniyordu. Ama liberal politikalar yerine katı, merkeziyetçi ve devletçi politikalar izlemeyi yeğledi. Demirel seçim meydanında verdiği sözleri ne yazık ki yerine getiremiyor ve çok eleştiri alıyordu. DP’lilerin affedilmesi konusunda hiçbir gayret sarf etmemişti ve ilginçtir ki, DP’lilerin affedilme konusunda İsmet İnönü öncülük ediyordu. Demirel söz vermesine rağmen İnönü’nün DP’lilere siyaset yapma özgürlüğü verilmesi konusunda verdiği mücadele takdirle karşılanmıştı. DP’liler affedildikten sonra siyaseti Adalet Partisi’ne değil farklı bir parti kurarak siyaset yeğlediler. Ferruh Bozbeyli başkanlığında Demokratik Parti’yi kurarak meclise 41 milletvekili ile girdiler. Demirel 1964-1971 yılları arasında Başbakanlık yaptı. 12 Mart 1971 muhtırasını yedi ve şapkasını aldı gitti. Hep böyle söylenir altı kez muhtıra ve darbelere maruz kalmasına rağmen geri gelmesini bildi. Mason olduğu söylenirdi… Ancak katı, merkeziyetçi ve devletçi bir anlayışın ürünüydü. Fötr şapkası ile ünlendi... Siyaset literatüründe önemli ve akıllarda kalan sözleri vardı; “Antalya’da bana baba dediler, Burdur’a gittik tüm sokaklarda yine baba, baba dediler. Şimdi Ankara’ya geldik gördük babayı”, “Yürümekle sokaklar aşınmaz” “Amerika bize benzin verdi de biz mi içtik” ve “Dün dündür bugün bugündür” sözleri ile anıldı. Demirel önceleri askerlerle çelişkili bir durum yaşıyor gibi görünüyordu. 12 Mart Muhtırasında generaller ya istifa et ya da Türk Silahlı kuvvetleri yönetime el koyacak demişlerdi. Zamanın Cumhurbaşkanına ulaşamadı, generalleri emekliye sevk edemedi ve şapkasını alıp gitti. Demirel ondan sonra hep koalisyon hükümetlerinde görev yaptı. Ancak hiçbir zaman liberal politikalar üretmedi. Cumhurbaşkanı olduktan sonra ise, 28 Şubat süreci, maalesef hiç de sivil bir Cumhurbaşkanının sergilemesi gereken politikaları sergileyememesi düşündürücüydü. Tabii Süleyman Demirel’i böyle küçük bir köşe yazsına sığdırmak mümkün değil. Yine de renkli kişiliği ve halk adamı görünümlü yapısı vardı… Halk adamı olup olmadığı tartışma konusudur ve her şeyin bir sonu olduğu gibi çocukluk günlerimizden başlayan bir siyasi lider 50’li yaşlara kadar bizlerin siyasi literatürüne imzasını koydu. Ve sonuç ebediyete intikal… Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı sözleri yine aklıma geldi ve kendisine Allah’tan rahmet dilemek görevimizi yapıyor ve Allah taksiratını affetsin diyoruz…