SİYASETİN DİLİ
Gerçek anlamda tam bir Devlet adamı olarak bu güne kadar görev yaptığını ve başarıdan, başarıya koştuğunu gördüğümüz ve hiçbir şaibeye adının karışmadığını gözlemlediğimiz ve de bir Manisalı olarak bundan onur ve gurur duyduğumuz bir şahsiyet tarafından ihanete uğradığını görüyoruz. Hükümet sözcüsü Başbakan Yardımcısı’nın yaptığı basın açıklamasında yüzündeki acıyı hepimiz yakından gördük ve tanık olduk. İşte insan dediğimiz yaratık böyledir. Kendinden başka herkesi eleştirmek yaradılışındadır. Hepimizde böyleyizdir. Öyleyse bir başkasını eleştirmeden önce kendimize çok iyi bakmamız gerekiyor mu? Bütün eleştirilerin, yuvalarından uçan güvercinler gibi yuvalarına dönmeye mahkum olduklarını anımsayalım. Eleştirinizle doğrultmak ve bozmak istediğiniz kimselerin kendilerini haklı göstermek ve karşılıklı olarak bizi ezmek için uğraşacaklarını unutmayalım. Son günlerde bu örnekleri iliklerimize kadar yaşadık. Tüm dünyanın tanıdığı iki şahsiyeti hepimiz gördük. Birisi şaibelerle dolu, ta ki Çocuk Esirgeme Kurumundan başlayan ve Belediye Başkanlığı dönemini kapsayan bir şaibeli süreç. Diğer taraftan da tam bir Devlet adamı, helal ile haramı ayıran ve hiçbir şaibeye mahal bırakmayacak kadar hassas davranan, Ülke menfaatlerini daima kendi menfaatleri üzerinde tutan, hatta kendini feda eden, demokrat, insan haklarına saygılı, insanları “biz ve onlar” diye ayırmayan, gerektiğinde de kitlelere kafa tutabilen adam gibi adam. Takdir elbette kamuoyunundur. Ancak sen kim, eleştiri yağmuruna ve istifaya çağırdığın kim? Elbette bu süreç devam edecek, kolay kolay bitmeyecek. Kamuoyu aydınlanacak. Sadece Türkiye değil, siyasi partilerde bağırsaklarını temizlemeli ve gerçekleri ile yüzleşmelidir. Ben bu konu ile ilgili fazla yorum yapmayacağım. Çünkü bu yargıya intikal edecek ve hep birlikte bakacağız ve göreceğiz. CHP NEREYE KOŞUYOR ? Geçenlerde yazdığım bir köşe yazımda; CHP’nin ön seçim yapmakla demokratikleşme adına çok önemli bir adım attığını dile getirmiştim. Hala da aynı şeyleri düşünüyorum. Gerçekten doğru bir yol. Diğer siyasi partilerimiz de daha demokratik yöntemler deneyerek CHP’yi geride bırakmalıydılar. Ama olmadı. Ne MHP, ne HDP, ne de Ak Parti’nin bu konuda daha demokrat davrandıklarını söylemem mümkün değil. Ak Parti STK’ların oylamaya ve kendi kaderini tayin etme haklarından birini STK’larla yaptığı oylama ile belki daha katılımcı bir demokrasi mesajı vermeye çalışması, bence doğru bir yöntem değildi. Çünkü Manisa’da yüz bin üyesi olan bir siyasi oluşum, kendi üyelerine değil de başka siyasi partilerin üyelerine sorarak kendi kaderini tayin etme eğilimine girmesi bence; oturulup çok enine boyuna tartışılması gereken bir konu olduğu gerçeğini kabullenmesi gerekir diye düşünüyorum. Ancak CHP ön seçimle kazandığı ivmeyi ne yazık ki dün, CHP lideri elinde bir noter senedi ile ekranlara çıkıp emeklilere 2 maaş ikramiye vereceğini açıklaması bir talihsizlikti. Bu siyasi liderin güvenirliğini artık tartışmaya bile gerek kalmadı. Çünkü “benim sözüme inanmıyorsunuz biliyorum. O nedenle noter huzurunda söz veriyorum” demesi trajikomik bir olay değil mi? Sanki özellikle yapar gibi gaf üstüne gaf yapıyor. Olacak şey değil. Sayın Kılıçdaroğlu “nasıl olsa iktidar olamayacağım. Birkaç oy fazla belki alırım” mantığı ile hareket ettiği imajını yaratıyor ve bu da CHP’nin puanlarını düşürüyor. Ben burada gördüğüm doğruları yazmakla yükümlüyüm. Kimseye şirin görünmek adına hiçbir zaman yazmadım, yazmayacağım da.