Son zamanlarda siyaset dünyasında kullanılan üslup, sokak jargonunu bile aşarak hitabetin alışıldık sınırlarının dışına çıktı. Bu durum, bırakın hoş karşılanmayı, ciddi anlamda rahatsızlık veriyor. Artık ana haber bültenlerini izlerken çocuklarımızın bu yayınlara maruz kalıp kalmaması konusunda dikkat etmek zorunda kalıyoruz. İş o raddeye geldi ki yerel yöneticiler, asli görevlerini bir kenara bırakıp genel politika yapma sevdasına düşmüş durumdalar. Halbuki kalkınma dediğimiz şey yerelden başlar. Ama ne yazık ki, yerel yöneticiler bunun farkında bile değiller ve bu bilinçsizlik, siyasetin seviyesini yerlerde süründürmeye devam ediyor.
Demokrasi dediğimiz şey aslında yerelleşmeyi de içinde barındırır. Ama görüyoruz ki yerel yönetimler ve yerel yöneticiler, bu temel gerçeği bile kavrayamıyor. Daha kötüsü, hem iktidar hem muhalefet, kendi sorunlarını çözmek yerine genel meselelere dalıyor ve bu tartışmaların seviyesi çoğu zaman hakaret boyutuna ulaşıyor. Hal böyle olunca, kamuoyunun tepkisini toplamak kaçınılmaz oluyor.
Bir şehrin yöneticisi, ekranların karşısına geçip muhalefetten de olsa herhangi birini veya birilerini çocuk azarlar gibi azarlama hakkına sahip değildir. Kimseyi kamuoyu önünde küçük düşürmeye çalışmak, bunu yaparken de ahlak kurallarını ihlal etmek kesinlikle doğru bir yaklaşım değil. Maalesef, ülkemizde siyasetin sorunlarını konuşmak yerine, siyasetçilerin kişisel kavgalarını izlemek zorunda bırakılıyoruz.
Bizim tek dileğimiz, siyaset kurumunun bir an önce kendine çeki düzen vermesi ve halkın gerçek beklentilerine uygun işler yapmaya başlamasıdır. Çünkü halk, bu seviyesiz tartışmalardan bıkmış durumda. Günümüzde siyasetçilerden beklentimiz, ahlaklı, seviyeli ve çözüm odaklı bir üslup geliştirmeleridir.
Unutulmamalıdır ki siyaset, insanlara hizmet için vardır. Bu sorumluluğu yerine getirmeyenlerin, hem kendi vicdanlarında hem de halkın gözünde hesap vermesi kaçınılmaz olacaktır. Artık millet olarak çözüm ve hizmet bekliyoruz, kavgayı değil.