Emeklinin sessiz çığlığı Her zam haberi, içimizdeki umut ışığını biraz daha söndürüyor. Sürekli artan fiyatlar karşısında, emeklilerin yaşam koşulları her geçen gün daha da zorlaşıyor. Babam, 15 bin lira maaşla tek başına yaşamaya çalışan bir emekli. Bugün geldiğimiz noktada, bu maaşla bırakın huzurlu bir yaşam sürmeyi, en temel ihtiyaçları karşılamak bile imkânsız hale geldi.
Babam bir gün şöyle dedi: “Bugün bir huzurevine gitmek istesem bile bu maaşla mümkün değil. Çünkü huzurevleri en düşük 40 bin lira talep ediyor. Maaşıma en az 25 bin lira daha eklenmesi gerekiyor. Bunun anlamı, benim gibi emeklilerin ölüme terk edilmesidir.”
Emeklilerin yaşadığı bu durum sadece bireysel bir mesele değil, aynı zamanda toplumun geleceği için büyük bir alarm niteliği taşıyor. 16 milyon emeklinin yaşadığı sıkıntılar, aslında tüm ülkenin sorunu. Babamla geçenlerde dertleştiğimizde, söyledikleri içimi burktu:
"Emekli maaşlarının bu kadar düşük olması aslında bir konuda işime yaradı; sigarayı bıraktım. Artık sigara alacak param yok. Bu durum sağlığımı olumlu etkiliyor gibi görünse de yeterince beslenemediğim için genel sağlık durumum bozuluyor. Sağlıklı yiyecekler almak bir lüks oldu. Köyden birkaç malzeme gelmese ne yaparız bilmiyorum. Oğlum asgari ücretle çalışıyor, kendi ailesini bile zor geçindiriyor. Kızım evli ve öğretmen. Eşiyle birlikte kazandıkları para ancak çocuklarını özel okula göndermeye yetiyor. Komşuluk ve akrabalık ilişkilerimiz neredeyse tamamen bitti. İnsanlar yardımlaşmayı unuttu. Bu çaresizlik içinde bazen Allah’tan canımı almasını diliyorum. Çünkü yaşamak artık büyük bir yük haline geldi.”
Babamın bu sözleri, ülkemizde milyonlarca emeklinin içinde bulunduğu umutsuzluğu çok net bir şekilde özetliyor. Köprülere ve otoyollara yapılan %400 zamlar, dar gelirliyi ve emekliyi adeta bu alanlardan dışlamış durumda. Babam, şöyle ekliyor:
"Bu zamlarla halkı ezenler, halkın sessizliğinden güç alıyor. Üç gün boyunca o köprüleri ve yolları kullanmasak, sistem çöker ama biz, tepkisiz bir toplum olduk. Maalesef ‘Deli Dumrul’ düzenine alıştık.”
Bu durum yalnızca ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda toplumun psikolojik ve sosyal yapısını da derinden sarsıyor. Babamın sessiz çığlığı, bu topraklarda yaşayan pek çok emeklinin hislerine tercüman oluyor. Bu sessizlik, artık bozulmalı. Çünkü bu yalnızca bir kuşağın değil, ülkemizin sorunu.