Değerli Dostlarım Bugün 20.9.2024 Mübarek CUMA günüdür. Hayatın her alanında karşılaşabildiğimiz, güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüne ŞİDDET denir.
Şiddet zamana ve topluma göre değişen bir kavramdır. Toplumumuzda son yıllarda şiddet ve şiddet olayları hızla çoğalmış bireyleri fiziki olarak tehdit ve yok eder hale gelmiştir. Öfke kontrolü olmayan sabırsız birbirine tahammülsüz insanlar olduk. Bebeklere çocuklara yapılan şiddet, kadınlara yapılan şiddet, trafikte magandaların yaptığı şiddetin sonu ölümle sonuçlanmaktadır. Okul velisi okula müdüre kızdığı için tabancayla baskın yapıp silahını ateşliyor ya çocuklardan birisine isabet etseydi vicdan azabı duymayacakmıydı? hastanede doktor başta olmak üzere sağlık çalışanlarına ambulans şöförlerine yapılan şiddet sağlığımızı sağlık çalışanlarına emanet ediyoruz ya peki o zaman onlara şiddet neden yapılıyor dükkanın önünde boş park yeri var oraya aracını park ediyorsun hayır park edemezsin burası benim yerim diyor itiraz etsen elinde döner bıçağı kasatura bıçakla bekliyor, Son yıllarda birde şiddete ilave olarak ev sahibinin kiracıya kiracının evsahibine şiddetine tanık oluyoruz kişiler neden hırçın kavgacı oldu peki şiddeti körükleyen sebepler nelerdir en başta kutsal değerlerimizden çok uzaklaştık sevgi ve saygı nedir unutuldu örf adetlerimiz bizlere manevi olarak çok katkı sağlıyordu ahlak, eğitim, vicdan insanoğlunun olmazsa olmazıydı, biz bunları unuttuk, Aile kavramının bizlere yüklediği görev ve vazifeler neydi gözardı ettik.
Bir toplum için en kötü durumlardan biri şiddet uygulanmasıdır. Şiddetin hiç bir türünün kabul edilebilir bir yanı yoktur ve şiddete maruz kalan insanlar insanlık dışı, kötü durumlara düşmektedirler. Şiddetin yoğun olarak yaşandığı toplumlarda suç oranı yüksek olduğu gibi mutsuzluk da yoğundur. Şiddet gören insanların psikolojik açıdan olumsuz etkilendiği bilinmektedir. Bu insanlar zamanla içine kapanmakta ve toplumda varlık gösterememektedirler. Şiddet gören çocuklar da büyüdüklerinde şiddet uygulayan bireylere dönüşmektedirler. Bu nedenle herkesin şiddet konusunda hassas olması ve bunun önüne geçilmesi için bir şeyler yapması gerekmektedir. Şiddetin birçok şekli olan mala zarar verme, yakma gibi mala yönelik eylemler ile cinayet, yaralama, dayak, tecavüz, rehin alma gibi kişiye yönelik fiziksel saldırılar, aile içi şiddet, kadına şiddet ana babaya şiddet, çocuğa şiddet, saldırganlık ve tehdit,küfür, ayrımcılık, hakaret gibi kişiyi duygusal baskı altına alan bireysel eylemlerin yanı sıra toplumsal koşullar ya da sistem tarafından uygulanan baskılarda şiddetin örnekleridir. Şiddet bazen bireysel bazen de toplumsal olarak karşımıza çıkabilir. Bireysel şiddette fertler birbirlerine karşı güç kullanırlar ve bu durum toplumda genel bir düzensizliğe ve güvensizliğe sebep olmaktadır. Toplumsal şiddette ise kitleler birbirine şiddet uygulamakta bu da toplum için daha büyük felaketler doğurmaktadır. Bu nedenle devlet toplumdaki şiddetin önlenmesi için gerekli her türlü önlemi almalıdır. Türkiyenin kendine özgü yüzyılı geçgin gelenek görenek ve adetleri var. İleriki yaştaki nesiller bu adetlerle büyüdüler toplumun çimentosu oldular. Toplumumuzun temel taşı ailedir. Ailemizi birbirine sıkı sıkı bağlayan başta Ahlak olmak üzere, eğitim, Vicdan Sadakat güven üzerine kurulmuştur. Çocukların ailesinden almış olduğu terbiye tüm topluma yansır. Biz bu değerlerimizi maddiyat, ekonomi diyerek bir köşeye bırakarak nasıl rahat ve lüks yaşayayım masa başında çok para kazanayım lüks arabalara binip lüks gayrimenkullerde oturayım sevdasına düştük. Çocukların iyi eğitim almasını önceliklerimizden çıkartarak en güzel para kazanacağı fakülte ye göre yaşamlarını ayarladık. Halbuki bize önce ahlaklı, terbiyeli hak yemeyen sevgi ve saygıyla büyüyen nesil gerekliydi. İnsanlara göre hukuk değil hukukun üstünlüğüne göre insanları yetiştirmeliydik. Ceza kanunları işlenen suçlara göre hafif kalarak suça teşvik etmekte caydırıcılığı kalmamış yani hukuk sistemi günün şartlarına göre yeniden güncellenmelidir. Küçük yaşlara inen Madde kullanımı ve bağımlılığı konusunda çok etkin yasal önlemler ivedilikle alınmalıdır. Şiddeti ancak ve ancak bu şekilde önleyebiliriz.
Küreselleşen ve tek başına kurtuluşun imkânsız hale geldiği dünyamızda, insanlığa kavramlarımız yeniden hatırlatılmalıdır. Hatırlatılacak kavramlardan birisi de “merhamet” tir. Merhamet sadece acımak değil aynı zamanda acıtmamaktır. Şiddet mağdurlarının acısını dindirmek için faili cezalandırmak nasıl merhametin gereğiyse, şiddet faillerinin niçin bu şiddete düştüğünü anlamak ve kişileri şiddete yönlendiren ortamı ortadan kaldırmak da merhametin gereğidir. Şiddetin olmadığı, merhamet, saygı, sevgi ve güven toplumunun yerleştiği bir dünya dileğiyle CUMA mız mübarek olsun. Hayırlı CUMA lar dilerim. Malik BİBER