Gençlik çağını Şehzadeler Şehri Manisa’mızda geçiren Şehzade Fatih Sultan, 550 yıl önce her konuda olduğu gibi şehir konusunda da ölçüyü önümüze sermiş…
Fatih’in sözünde aslolan bir şehir kurmak, şehir imar etmek le birlikte “o şehirde yaşayanların kalbini kazanmak olmalıdır”...
Bu sözler; her şeyden önce şehrin yöneticilerinde olması gereken sorumluluk bilincine vurgu yapıyor. Şehir kurmak maharet değil, o şehirde yaşayanların huzuru yönündeki rahatlığıdır. Bu da bir idrak ve inşa işidir!
İdrak ile inşası yapılmış bir şehre ancak gönül ruhsat verir, kuru ve de soğuk... bürokrasi değil.
Eğer gönül razı değilse, ne koyarsan taş üstüne uygunsuzdur - kaçaktır; yürek imarına, idrak, tarih ve bilinç mevzuatına kesin aykırıdır, bir korsan yapılaşmadan başka bir şey değildir.
Aynı şekilde, tarihî kültürümüzde insanla mekânın birbiriyle olan kalbî bağına vurgu yapan “şeref-ül mekân bil mekîn” yâni; “Şehri aziz kılan, o şehrin sakinleridir - yaşayanlarıdır.” Sözü de asırlar ötesinden şehir-insan ilişkisini kuşatıcı önemli bir sözdür.
Fatih’in sözü ile bu cümleyi birlikte okuduğumuzda şehirlerin imar ve inşasının her şeyden önce insanı ve mekânı “kuşatıcı bir idrak ile anlamayı, kavramayı bize ihtar ettiğini göstermez mi?
“Sultan Fatih’teki insan-şehir ve medeniyet idraki olmadığı takdirde insan ve şehir ilişkisi; tıpkı ipekböceğinin kendi etrafında ördüğü kozanın nihayetinde kendisini ‘hayattan koparıp ölümünü hazırlaması gibi olacaktır”.
Bugünkü yapay - şehir gerçekliğinden uzak “kentsel dönüşüm” çabaları da şehrin yavaş yavaş ölümünü kendi hazırlaması gibi bir trajik sonucu getireceği çok aşikar. Nitekim şehirlerimizdeki tabloda ortada…
Şehir bir fiziksel yapılanma olan bir mekân, şehirlide onun içinde yaşayan insandır. Şehrin fiziksel yapılanması ve şehirlerin de bir hayat tarzı olmalıdır.
Mesela, Viyana’da merkezde büyük bir kilise, etrafında da onun ihtişamını bozmayan yapılar vardır. Uzaktan baktığınız zaman çan kulesinin üstüne çıkan bir yapı göremezsiniz. Yasaktır, yaptırmazlar. Bizdeki o ihtişamlı minareleri bir sokak arkadan görmek ne mümkün!..
Birde kentsel dönüşüm var; kentsel dönüşüm maalesef bir rantsal dönüşüme dönüş gibi… Sonunda nasıl bir bedel ödenecek – ödetecekler bilemiyorum.
Ne olursa olsun, insan fıtratı gereği tabiatla birliktelik arıyor, doğaya - yeşile dönüş istiyor. İnsanoğlu aç kalmaz, nasıl olsa bir parça ekmek bulur yer ama; ne Güneş’in sabahını, nede akşam güneşinin batışını bulamaz! Güneşin batışının seyrini de geçtik “efendiler”…
Ah! Değerli okular: Şehzadeler şehri Manisa’mızda Mimar Sinan’ın şaheserlerinden; Muradiye camiinin bahçe giriş kapısından Sultan camiini, aynı şekilde Sultan camii bahçe girişinden Muradiye Camiini göremezsiniz! Niçin biliyor musunuz? İki camii bahçe kapıları arası yaklaşık yetmiş beş adım olan bir camiden diğerine baktığınızda karşınıza ucube bir reklam panosu çıkar da ondan... … Daha neler, neler… “Yukarısı bıyık, aşağısı sakal” …
“Bir milleti millet yapan hasletlerden biri “tarih bilinci”dir! Nokta.
Teşekkür
Sn. Zekeriya Yıldız;
6 Nisan tarihli, nezaket ve teveccüh göstererek kaleme almış olduğunuz, kalpten ve samimi övgüleriniz ile bezediğiniz yazınızla ilgili olarak, Türkiye de örnek gösterilmeye başlanan, gurur duyma vesilemiz, sosyal sorumluluk projelerimizden sadece biri olan "Alo Evlat Hattı" hizmetlerimizi kamuoyu ile paylaşmanıza müteşekkir olduğumu belirtmek isterim. Bu projemiz için yola çıkarken bizlere feyz veren Sayın Cumhurbaşkanımızın sosyal belediyecilikte çığır açan hizmetlerinin kılavuzluğunda, sosyal fırsat eşitliğini toplumun geneline yayabilmek esasıyla, çalışmalarımızı geliştirerek ve yaygınlaştırarak yolumuza devam ediyoruz. Bu yolda sadece Allah rızası için takdir edilmek, desteklenmek ise en büyük mutluluğumuzdur.
Buna vesile olduğunuz için teşekkür eder, en derin sevgilerimle hayırlı günler dilerim…
Hüseyin ÜZÜLMEZ
Kartepe Belediye Başkanı
Sn. Başkan Hüseyin Üzülmez’e bu nezaketlerinden ötürü çok teşekkür ediyorum.
Selam ve dua ile…