Meşhur divan şairi Baki'ye dostları sorar; "kaç çeşit dost vardır"?
Baki, "üç çeşit dost vardır" der:
*Bir dost vardır gıda gibidir, sen onu her gün ararsın.
*Bir dost vardır ilaç gibidir, gerektiğinde ararsın.
*Bir dost vardır hastalık gibidir, o seni arar” der…
Dostluk ve arkadaşlık;
Dostluk ve arkadaşlık kavramları birbirinden farklıdır. Her ne kadar arkadaşlık ve dostluk kavramları aynı olarak düşünülse de aslında birbirlerinden çok ayrıdırlar…
“Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir. Dostun sana yardım etmek için erken gelir, toparlanman için de geç gider” demişler.
Yani her dost arkadaştır, ancak her arkadaş dost değildir…
“Önce refik sonra tarik” buyurmuş Efendimiz(sav).
O halde bu zorlu hayat yolunda en mühim mesele yoldaştır, refiktir, dosttur.
“Sen”in için, öleceğini bile bile, senin yatağına girip sana olan güveninden ötürü uyuyakalmaktır” asil dostluk…
Dost o kişidir ki: Yanında mübarek bir emanet vardır. Bütün delikleri elbisesinden parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen yüreğini uzatandır, gönlü ile orayı kapatandır…
Yani önce yoldaş sonra yol. Yola çıkacağımız insanları dikkatli seçmemiz tembihlenmiştir...
''İnsanı, yol değil, yol arkadaşları yorar'' demişler…
Yanımızdakinin dostumuz olup olmadığını, yolculuk esnasında daha iyi anlarız.
Artık dostluklar çok kısa süreli… Hemencecik tükeniveren o yalansı muhabbetler ve dostluklar sardı hayatımızı... Hemencecik tutuşup bir anda yok olan o saman alevi gibi yalancı sevgi ve dostluklar…
Bilirsiniz, rakamlar maddiyatı, harfler ise maneviyatı temsil ederler. Dolayısıyla, rakamlar (ve hesaplar) üzerinden sahici bir dostluk oluşmaz, sadece bir ortaklık kurulmuş olur…
Rakam ile harfi toplamaya kalkışırsanız bu işlem: "Menfaat yaşamak, ahlâk ise yaşatmak ister”. Bir arada barınamazlar - yaşayamazlar… Kusurlu bir birliktelik olur…
“Asıl marifet, bahar aylarında veya yaz mevsiminde değil, kışın açabilmektir”.
İyi gün dostu olmak çok kolaydır, önemli olan, kötü gün dostu olabilmek...
Özellikle siyasette ve ticarette, bu yolculukların büyük bir kısmı hüsranla sonuçlanır. Çünkü rakamlarla harfler toplanmaya çalışılır da ondan…
“Felaketin bir iyiliği varsa, hakiki dostlarımızı tanıtmasıdır” der Balzak.
Sonuç olarak
Siyasi ikbal ve buna benzer dünyevi şeyler için ''kırk yıllık dostların'' birbirini yok saydığı günlerden geçiyoruz. Harf ve rakamlar birbirine karıştı…
Bazı dost bildiklerimiz ise kırıcı, kıyıcı, umursamaz hatta ifşa edici oluyor…
Oysa dostluk; açmayı değil, onarmayı, kapatmayı gerektirmez mi?
“Sözgelimi dostunun sırrını herkesten saklamak, ayıplarını örtmek, sözüne müdahale etmemek, iyiliğini istemek, onun hüznüyle mahzun olmak; bütün bunlar, ''dostluğun adapları'' arasındadır”. (Marifet nameden)
Çünkü dostluk ve kardeşlik, öldükten sonra da devam eden kıymetlerimizden biridir. "Ahiret kardeşliği" boşuna dememişler.
"Eski dostluğu devam ettirmek, imandandır." Hadis-i şerifine binaen; dostluğun ve dostlarımızın kıymetini bilelim, zaman kaybetmeden arayalım…
Hayatta çok şeyiniz olmasın ama hep bir dostunuz olsun…
Selam ve dua ile…