"Dava adamı" çok sık duyulan bir unvandır!
Kişiler kendini övmek için, bizlerde övmek istediğimiz kişileri yüceltmek için kullanırız;
"Dava adamı"
Sonra bir şeyler olur!
Bir şey olurken her şey olur, dava adamı başka yörüngeye gider, orada da aynı şeyi söyler;
"Dava adamıyım"
Bu fakir, nice dava adamları gördü!
Davanın arkasına, gölgesine sığınıp, kendisini gizleyip, davayı sömüren adamlardır, dava adamları...
Davaları hep yerinde saydı, adamların makam ve mevkileri yükseldi, adamlar sürekli para saydı!
Şimdilerde...
"Dava adamı" sözünü duyunca, bu fakire bir haller oluyor, arkasına bakmadan, dava adamlarından kaçıyor.
Bürokraside, siyasette, ticarette, sosyal hayatta, kim ki; "Ben dava adamıyım" diyor, arkama bakmadan kaçıyorum!
***
Bu fakire göre; "Davanın adamı" olmaz!
"Adamın davası" olur.
Bakın çevrenizdeki davası olan adamlara...
Yörüngeleri aynı...
Duyguları, düşünceleri net...
Durdukları yer belli...
Rüzgar nereden eserse essin, savrulmaları mümkün değil... Çünkü bir davaları var...
Davaları uğruna dik duruyorlar.
Belki siyaseten ve ekonomik olarak güçlü olmuyorlar, ama saygı görüyorlar, onurlarını koruyorlar, kimseden korkmuyorlar.
Davaları uğruna, her şeylerini feda edebilecek inançları ve imanları var.
Konuyu daha da netleştirelim, örnekle bitirelim.
Rahmetli Ecevit'in bir davası vardı, sapmadı...
Rahmetli Erbakan'ın bir davası vardı, saptırmadı...
Rahmetli Alparslan Türkeş'in bir davası vardı, satmadı, sattırmadı...
Dava adamı olsaydılar, davaları günümüzde devam etmezdi.
Adamların davaları vardı...
***
Bu ülkenin, dava adamlarına değil, davası olan adamlara ihtiyacı var...
Davası olan, davası için uğraşan, dava için ölüme koşan adamlara selam olsun...
***
Tilkiye sormuşlar;
"Seni Tavuk çiftliğine müdür yapalım, ne kadar maaş istersin?"
Tilki cevap vermiş;
"Para pul istemem, ben dava adamıyım!"