İnsanoğlu şu hayatta her zorluğa göğüs geriyor, her sıkıntının üstesinden iyi kötü geliyor. Bizim, ülke olarak en büyük sorunumuz nedir biliyor musunuz? Ekonomi yani para...
Şimdi bir çok kişi parayla her şey çözülemez, para her şey değildir, paranın satın alamayacağı bir çok şey var. Tamam amenna çok haklısınız. Ama benim bahsettiğim para, bir çok kişinin algıladığı gibi bir para değil. Ben yatları, katları, yalıları, hanları, hamamları satın alabilecek bir paradan bahsetmiyorum. Benim bahsettiğim para, bir ailenin sağlıklı bir şekilde geçinmesi, yeterince beslenebilmesi, çocuklarına en iyi eğitim imkanını sunması, sağlık kaygısı çekmemesi, ailecek senede bir olsa da bir tatil yapabilmesi, çocuklarını evlendirip iyi bir yuva sahibi yapması benim paradan kastım budur.
Çocuğunuz yıl sonu eve karnede 5 tane zayıfla geldiğinde nasıl bir tepki verirsiniz? çocuğunuz size " Baba zayıflara bakma aslında ben okulda çok başarılıyım. Derslerim de aslında çok iyi bu zayıflar seni aldatmasın" dese hangimiz inanırız? Nasıl karneler öğrencinin eğitim yılı içindeki başarısını gösteriyorsa, ülkelerdeki halkın yaşam kaliteside o ülkenin ekonomideki karnesinin nasıl olduğunu gösterir. Siz istediğiniz kadar benim ekonomim şöyle böyle deyin, istediğiniz kadar saltanatı gözler önüne serin. Uluslar arası arenada karnenizin notu nasılsa ona göre nazara itibara alınırsını.
Madem karneye bakıyoruz gelin halkımızın ne durumda olduğunu devletimizin resmi kurumu olan TÜİK'ten öğrenelim.
Maddi yoksunluk oranı %26,3
Nedir maddi yoksulluk oranı? çamaşır makinasi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme, kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme ve evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme durumu ile ilgili hanehalklarının algılarını yansıtmaktadır. Yukarıda belirtilen dokuz maddenin en az dördünü karşılayamayanların oranıdır.
Düşünün değerli okurlar!!
Ülkemizin yaklaşık 3 te 1 i yoksul. Ülke nüfusunu 90 milyon olarak kabul edersek 30 milyona yakın yoksul insanımız var.
Ülkemizin %25 i hala kirada oturuyor.
Ülkemizde 24 milyon anne var ve bunların 4.8 milyonu açlık, 14.5 milyonu da yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Demek ki ülkemizde sadece 5 milyona yakın anne gerektiği gibi çocuklarına ekonomik yönden annelik yapıyor.
Dört kişilik bir ailenin dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için bir ayda harcaması gereken para, nisan ayında 18 lira daha artarak 3 bin 414 lira oldu. Peki asgari üceretimiz ne kadar? Net 2 bin 825 lira, yani asgari ücretle bir iş bulup çalışmış olunsa bile hala açlık sınırına bile yetişemiyoruz.
Bu rakamları gördükten sonra lütfen bana caddelerdeki arabalardan, köftecilerin önündeki kalabalıktan, plajlardaki 50 tl ye yenilen lahmacunlardan bahsetmeyin. Yazdığım rakamlar devletimizin resmi kurumunun rakamları.
Ne zaman açlık sınırı ve yoksulluk sınırı ornalarımız yüzde 3 yada 5 lere düşer, bana o zaman ülkenin geldiği noktadan bahsedebilirsiniz. Bu ülkenin 3 te 1'i açlık sınırının altında yaşarken, kimse bana sırça saraylı köşklerden ve itibardan söz etmesin.
YA ÇALIŞALIM ÜRETELİM KAZANALIM YA DA ÖLELİM
Zaten binlerce aile açlık sınırının altında yaşıyor ya da yaşamaya çalışıyor. 3 tarafı denizlerle çevrili, dağlarından bal ovalrından yağ damlayan bu güzel ülkemin neyi eksik Allah aşkına? Bu topraklar bizim, bu ülke bizim, bu millet bizim. Bu kadar varlığın içinde yoksulluk çekmek bu necip millete yakışmıyor. Biz bu halde kalırsak, yarın çocuklarımız torunlarımız daha zor günler görecek demektir. Bu vatanı bize gözünü kırpmadan hediye eden atalarımızın hatırına artık ayağa kalkalım. Ya masaya yumruğumuzu vurup, gaflet uykusundan uyanıp ülkemizi ayağa kaldıralım ya da ölelim.
Umutlarımızın hala bitmediği bu yıllarda halk olarak lütfen elimizi taşın altına koyalım. Yöneticisinden vatandaşına tüm halk olarak silkelenip kendimize gelip, halkın gerçek gücüne dönelim. Az da olsa hala ümidimiz var. Yeter ki inanalim..
Saygılar.