Hikaye ya: Mevlana bir gün talebeleri ile gezmektedir. O esnada birbirleriyle oynaşan köpek yavrularını gösteren bir talebesi, "İnsanlar kardeşliği bunlardan öğrenmeli” der.
Mevlana, bu ham düşünceye şöyle bir cevap verir: “Aralarına bir kemik at kardeşliği o zaman görürsün” der.
İnsanlar değişiyor, zaman akıp gidiyor, devirler ve insanlar birlikte değişiyor…
Maalesef çağımız, ikiyüzlülükler çağı... Sirk aynaları her şeyi olduğundan farklı gösterir. Bu durum bilinmez değil; bilinir, bilinir de... Ne var ki, yine de çokları bu eski numarayı yer, yutar…
Hak, hukuk, dava, adalet der, başka bir şey demez. Adam haza tornadan çıkmış bir yalan makinesi, bir despottur; dem vurmadığı, sergilemediği güzel haslet kalmaz…
Doğaya bir ibret gözüyle bakmaz: Güneşten, akarsudan, ovadan, bir böcekten, tefekkür / zikir eden, bazen bir kuştan da mı ufacık bir hisse almaz?
“İnsanlar, güneşten şefkati, merhameti; nehirden cömertliği; topraktan tevazuu; geceden sırdaşlığı; bir mermer taşından faniliği öğrenirlermiş”.
Toprak, ibret almamız gereken ne güzel bir nimet… Ona çapa vurursun, sürersin, dilediğini ekersin ve o sana cömertliğin en güzeliyle karşılık verir. Üstelik tevazuunun en mükemmel örneğiyle serilir ayaklarımızın altına, “çiğne, üstümde zıpla” dercesine.
Olduğu gibi görünmeyen insan, illa bir yerde açık verir. “Zira en büyük sırlar bile ancak bir insan ömrü kadar da saklanamayabilirler”.
Göründüğü gibi olmamak da aslında olduğu gibi görünmemenin bir başka tezahürü değil mi?
Olduğu gibi görünmeyen ve göründüğü gibi olmayan kimseye genelde ikiyüzlü deriz.
İkiyüzlülük, ihanetin bir çeşididir. “Hain ve zalim, ettiklerinin karşılığını dünyada görmeden ölmezmiş”.
İnsanları tanımada ve sevmede her zaman bir ölçü olmuştur Hz. Mevlana:
“Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” der.
Demem o dur ki...
İnsana, insanlığa dair eksiklerimiz, kusurlarımız vardır elbet. Kusursuz olduğumuzu iddia etmiyoruz zaten…
Gelin, efendiler…en iyisi şöyle yapalım.
Öncelikle temsil makamında olan siz; Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” biz de sizden insanlık dersi alalım olmaz mı?
Ne dersiniz, olur mu?
Selam ve dua ile…
Sevgili ZEKERİYA Bey. Öncelikle samimiyetle gözlemlerini duygu ve düşünceni paylaşa bilme erdemliliğinden dolayı tebrik ederim. VATAN + MİLLET + ÜLKE olarak öyle bir hale gelmişiz ki her manada her konuda günün şartlarına göre SİYAH tanımına BEYAZ tanımı yapılabiliyor. Aynı şekilde BEYAZ tanımına SİYAH tanımı yapılabiliyor. Böyle ne olduğu ne olacağı belli olmayan EROZYON lu süreçler TİCARET + SİYASET + GENEL yaşamımız dâhiline intikal ettiğini bilerek ettirildiğini gözlemlemekteyim. Paylaşılmayan BİLGİ bilgi değildir. Paylaşılmayan SEVGİ sevgi değildir. SİZ varsanız BİZ varız. SELAMLAR – SEVGİLER…..