Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sakarya’daki mitingde Fethullah Gülen’le ilgili eleştirilerini sürdürerek, "Ben böyle bir insana saygı duyamam. Saygı duyarsam önce kendime, sonra tüm insanlara saygısızlık yapmış olurum" dedi.
Başbakan Erdoğan, “Kardeşlerim, milletin iktidarını yıpratmak için, Türkiye’de demokrasiyi bir kez daha tahrip etmek için, Türkiye’nin kutlu yürüyüşünü durdurmak için, önce Gezi olaylarıyla karşımıza çıktılar. Arkasından 17 Aralık darbe girişimiyle çok açık bir saldırı başlattılar. Bir kez daha altını çiziyorum. Gezi olaylarını başarabildiler mi? Başaramadılar ama iyot gibi açığa çıktılar. 25 Aralık’ta aynı şeyi düzenlediler. Ne oldu? Başaramadılar. 17 Aralık’ta bu millet onlara tokadı attı, 25 Aralık’ta da bu millet onlara tokadı attı. Şimdi geliyoruz 30 Mart’a. 30 Mart’ın sandıktaki tokadı hiçbir şeye benzemez. Onun için o gün ben sizden çok çalışmanızı istiyorum. Türkiye’nin büyümesinden, güçlenmesinden rahatsız olanlara 30 Mart bir cevap günüdür. İstediğiniz kadar tuzak kurun. Halkın bir tuzağı var, Hakk’ın bir tuzağı var. Bunlar bunu görmediler.”
“Kardeşlerim artık AK Parti milletiyle bu yolda gümbür gümbür geliyor. Kim ne yaparsa yapsın. Bak şurada seçim dönemindeyiz değil mi? Seçim ortamında tuttular 4 tane bakan arkadaşımızla ilgili, illaki hemen Meclis’in toplanması lazım, bu fezlekenin görüşülmesi lazım. Ya ne oldu? Şurada 10 gün var, seçim yapalım, seçimlerden sonra görüşelim. 55 imza toplandı, şimdi de Meclis Başkanlığına partimiz bunu verdi. Ne CHP ne MHP Meclis Araştırma Önergesi verdi ama biz verdik. Biz rahatız. Bizim bu noktada sıkıntımız yok. Bu kefenle beraber yürüyeceğiz. Zaten kefenini giyenler bu işi başarır. Korkaklarla bu iş olmaz, yürekli olanlarla bu iş olur. Bunu böyle başaracağız. Ne oldu, meclis toplantı yeter sayısında varlar, iş oylamaya gelince hepsi kaçıp gittiler. Ne oldu, yine aldınız mı dersinizi, tokadı yediniz mi? Şimdi Araştırma Komisyonu, zaten arkadaşlarımızın 4’ü de haklarında böyle bir komisyonun kurulmasını istiyor, aklanmak istiyor. Biz diyoruz ki hiçbir şeyin üzeri kapatılmasın ama iftiralarla, montajlarla milli irade hırsızlığı yapılmasın.”
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu Pensilvanya’nın piyonlarını kullanarak Türkiyemize, milletimize, ulusal güvenliğimize karşı bir saldırı var. Bir Başbakanı dinleyemezsiniz, Cumhurbaşkanını, bakanları dinleyemezsiniz ama bunlar dinlediler. Bunlarda ahlak diye bir şey yok, seviye diye bir şey yok. Bunlar insanlıktan nasibini almamış. Bir Müslüman bir diğer Müslümanı veya insanı özel mahremine girip dinleyemez, gözetleyemez ama bunlar bunu yaptı. Ya sen bir hocaefendi misin, bir istihbarat şefi misin? Ya bunlar bir şantaj şebekesi. Yani 10 yıl 15 yıl önce benim de bir saygım yok değil, vardı. Şu hale bak. Ben saygılarımı kaybettim çünkü ben böyle bir insana saygı duyamam. Saygı duyarsam önce kendime, sonra tüm insanlara saygısızlık yapmış olurum."
“Gece beddua seansları yapıyorlar. Gece öğrenci kardeşlerimiz kaldırıp Başbakana beddua ediyorlar" diyen Erdoğan, bu bedduaların tutmayacağını belirterek, "Bu beddualar döner onları vurur. Bize buradaki ablaların, ağabeylerin, dünyadaki Müslümanların, ülkemdeki vatandaşların duası yeter. Filistin’deki kardeşlerimizin duaları yeter, Mısır’daki kardeşlerimizin duaları yeter. Sizin beddualarınız tutmaz ama Mavi Marmara vurulduğu zaman gülenlerdendi bunlar. Ey Fethullah Gülen, o 9 tane şehidimiz için ağladın mı? Tam aksine onların vurulmasını haklı çıkaracak açıklamalarda bulundun. Suriye’deki mazlumların lehine bir açıklama duydunuz mu? Hepsi aleyhte. Ah benim kardeşlerim. Buraya gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Samimi, dürüst kardeşlerimiz var, oraya inanmışlar. Başınızı iki elinizin arasına alın düşünün. Ya bu adam Suriye’deki 160 bin mazlum kardeşimiz şehit edildi, öldürüldü, ya bunlar için neden ağlamıyor? Mısır’da ölen Esma kardeşimiz için niçin ağlamıyor? Sen o topladığın zekatları, kurbanları, milyarca doları ne yaptın, bunların hesabını soracağız. Bunu yanlarına bırakmayacağız. İnlerine gireceğiz, inlerine” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren Erdoğan, ifadelerini şöyle sürdürdü:
“CHP’nin genel müdürü, o bana muhatap olacak kiloda değil. Onu koyun bir kenara. Ondan bir şey olmaz. Bugün 3 tane koyun verin, kaybeder gelir. SSK’yı mahveden bu. SSK hastanelerinde çektiğimiz çileyi biliyorsunuz. Bu gidiyordu aslında. Rahşan Affı’yla kurtardı. Oyun tabii büyük. Tuzak büyük. Milletin iradesine karşı saldırı büyük. Sakarya’da belediye buraya bir tane otopark yapmamış diyor fakat Bu CHP’nin belediye başbakanına da yazıklar olsun. Kulağına fısıldamadı. Şuranın altı otopark yahu. Mitingi nerede yaptığından haberi yok. Kardeşlerim geldiğinden beri devamlı çark ediyor ve maalesef en önemli mesleği yalan. Bunlarda fitne var, fesat var ve milleti birbirine düşürüyorlar. Emirleri Pensilvanya’dan alıyorlar. Pensilvanya’da da aynısı var. Ffitne var, fesat var, yalan var. Ben artık bıktım bunun yalanlarını dinlemekten. Merkez Bankası milli bankamız değil miydi? Yerim senin milliyetçiliğini. Bunlar kafatası milliyetçisi. Hani kafaları ölçüyorlardı ya. Bunlar onlardan. Millete ne hizmet yaptınız. Merkez Bankası’nı biz devraldığımızda kasasında 27, 5 milyar dolar vardı. Şimdi 128 milyar dolar var. Soruyorum vatanı sevmek 25 milyar dolarda kalmak mı, 128 milyar dolara çıkarmak mı? Kardeşlerim sandığın rengi belli. Dağıtılan o gazetelerdeki broşürlerdeki yalanlara inanmayacağız. Biz ne dedik, sabır dedik. Sabreden zafere erdi. Bunlar çok zulmetti bizim kızlarımıza. Ben babayım, benim iki kızım da okullarına giremedi. O yüzden yurt dışına gönderdim. Orada okudular. Düşünün Amerika’da okuyor, halkının yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de okuyamıyor. Hamdolsun hepsi de Amerika’nın, İngiltere’nin okullarında mastırını, doktorasını yaptılar, yurduna döndüler. Kardeşim 30 Mart’ta iki şey oylanacak ya eski Türkiye ya yeni Türkiye. Kılıçdaroğlu bayrağı bizden çok seviyordu. Hakkari’de Türk Bayrağı neredeydi? İzmir’e gelince gösteriyorsun. Hakkari’de neden gösteremiyorsun? Orada doğru dürüst teşkilatın bile yok ama bizim var. Biz bayrak sevgisiyle, bayrak aşkıyla büyüdük. Kardeşlerim biz böyle yürüdük. Böyle yetiştik, böyle yetiştirdik.”
(İHA)