Siyaset bağımsız bir alan mı?
Ne zaman Türkiye’nin çağdaşlaşmasına katkıda bulunabilmek için öncelikle siyasetle ilgili düşüncelerimizi tutarlığa kavuşturmak için tartışma platformunu oluşturacağız.
Bazen köşe yazarlarımız yazılarını kaleme alırken hep yazarlar 12 Eylül zihniyeti hala devam ediyor diye, oysa Cumhuriyet’in kuruluşundan bu güne 90 yılı aşkın bir süreç ne yazılan anayasalar ne çıkarılan yasalar Cumhuriyet’in kuruluş amaçlarına kavuşmasını sağlayamamıştır. Eşitlik siyasi hak ve özgürlükler katılımcı demokrasi ilkeleri bütün vatandaşlarımızın siyasete katılmasını mümkün ve gerekli kılmaktadır. Dünyanın her yerinde toplumların gelişmişlik ve siyasi olgunluk düzeylerine göre az veya çok siyasi kavramlarda kargaşa doğmasına alabildiğine olanak veriyor. Türkiye her konuda olduğu gibi siyasette de kavram kargaşasının yaşandığı ve yoğunlaştığı ülkelerdendir. Çoğunlukla da toplumun öncü sayılan kesimleri kargaşanın azalmasına değil çoğalmasına yol açmaktadır.
Ne yazık ki günümüz Türkiye’sinde siyasete “İlkesiz Popülizm” egemen hale gelmiştir. Bir taraftan kavram kargaşasındaki yoğunlaşmanın, öte yandan siyaset bilimini, siyasi düşünce birikimini ve siyasi doktrinleri ciddiye almamanın bir sonucudur. Bu nedenle yapılacak erken seçimler arifesinde, umulmadık sayı ve yönlerde siyasetçi transferlerini de şaşkınlıkla izlemekteyiz. Tek seçicilerin aday listelerini oluşturarak Parlamento’yu bir “Kapıkulu Meclisi” haline getirmenin endişesini ifade etmeye çalışıyorum. Uzunca zamandan bu yana siyasetin bir hizmet alanı olmaktan çıktığını bir menfaat paylaşma alanı haline geldiğini ne yazık ki gözlemlemekteyiz. Türkiye 2002’den bu yana belki milli gelir kişi başına yıllık ortalama 10bin dolarlık bir gelir payı ile geri kalmışlık çemberini aşabilmiş değildir. Burada amacım kimseyi suçlamak değil, amaç gerçekleri konuşmaktır, yazmaktır. Siyaset kurumlarımız 2002 yılı sonrası kazandığı itibarı maalesef hızla kaybetmektedir. Sosyal dengesizliğin, sosyal, siyasi huzursuzlukların ağır yükünü sırtımızda taşımaktayız. Siyaseti bir istikrarsızlık alanı haline getirdik. Yeni bir çağdaşlık çizgisini yakalayabileceğimizi sanmıyorum. Çok zor görünüyor.
Halkımızın tarihi tecrübesi, yetenekleri, çağdaşlaşma arzusu ve yeryüzünde ki konumuyla yirmi birinci yüzyılın yeniden yapılanmakta olan dünyanın öncüleri arasına katılabilmenin pek çok şartına sahip olmasına rağmen siyasette egemen olan zihniyet,bu zihniyeti yaşatan siyasi partiler ve kadrolar Türkiye’nin bugün ki gerçek ihtiyaçlarını karşılamakta çok uzakta kaldıklarını görmek halkımızı derinden yaralamaktadır. Siyasi partiler parti içi demokrasiyi katlettiler. Seçimlerin yerini atamalar almış dudak arası demokrasi hakim kılınmış. Acı ama gerçek her şeyden önce Türkiye’nin siyasette yeniden yapılanmaya ihtiyacı var. Yeni siyaset gönüllülerine ve bunların içinden çıkacak yeni öncülere ihtiyaç hasıl olmuştur. Ancak bu yapıdan bu öncüler çıkmıyor, çıkamaz. Çünkü buna imkan sağlanmıyor ve yasalarla engelleniyor. Bugün ki öncülerin de işine geliyor, dolayısıyla liderler de bu yapıdan çıkmıyor. Acı ama gerçek bugün Türkiye demokratikleşememenin bedelini ödüyor. Önce siyaseti kavram karmaşasından kurtarmamız gerekmektedir.
Siyasette yeniden yapılanmayı başarabildiğimizde Türkiye çok kısa sürede bugün bulunduğu yerden çok daha ilerilere kolayca ulaşacak, yeni çağdaşlık çizgisini kolayca yakalayacaktır.
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.