Hep Müslümanlar üzerinden Batı’nın savaşları…
15 Mart Cuma günü Yeni Zelanda’da meydana gelen cani saldırıdan sonra olayın perde arkası üzerinde düşünülmeli. Verilen mesaj, kime ve niye diye…
Yaklaşık 200 yıldır İslam dünyası üzerinden Batı kendi içinde de büyük bir savaş veriyor. Ama bu savaş İslam coğrafyası üzerinde oluyor. Ve tamamen Müslümanlara karşı yaşanıyor.
Yeni Zelanda’daki olayın İslam dünyasına yönelik mesajları ve İslam dünyası üzerinden açıkça Türkiye’ye yönelik bir saldırı olduğu çok net... Bu tür canilerin ise bir süredir Almanya üzerinden yetiştirildikleri iddia ediliyor. Şu da unutulmamalıdır ki; Alman derin devleti ABD’nin kardeşi...
Bu cani saldırı Türkiyelinin ciddi derecede düşünmesini, hiçbir görüş ve düşünce farkı olmaksızın artık uyanmamızı sağlaması gerekiyor. Türkiye kısır seçim tartışmalarından bir an önce sıyrılmalı. İktidarı-muhalefeti ile batının kendi aralarında yaşadıkları savaşın silahı olarak kullanılmasını engellemeli...
Uhud’un dersi…
23 Mart 625; Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında gerçekleşen savaşın günümüze uzanan dersleri insanın içini titretir.
Peygamber Efendimiz’in (sav) görevlendirdiği okçuların yerini terketmesiyle birlikte iki ateş arasında kalan Müslümanlardan Hz. Hamza ile birlikte 70 sahabi şehit oldu. Peygamber Efendimiz yaralandı.
Bu olay ümmete bir olmanın, iri olmanın, diri olmanın önemini anlatır...
Günümüze dönecek olursak kimler Okçular tepesinde, kimler cephede ön safta, kimler arka safta?..
Bugün Türkiye, dünyaya büyük bir ders vermektedir…
Demokrasi, siyaset, uluslararası ilişkiler, hukuk, merhamet...
Ve Türkiye kurulduğu günden bu yana hiç bu kadar saldırı altında olmamış…
Türkiye zalim emperyalistlerin hiç bu denli hedefinde kalmamış…
Daha önce de içerdekilerin çekişmeleri olmuştu ama, batılı ağa babalarının uşakları hiç bu kadar açığa çıkmamıştı.
Neden mi?
Belki de en önemlisi Türkiye büyük sıçrayışa hiç bu kadar yakınlaşmamıştı.
Sözü dünyada hiç bu kadar geçmemişti.
Mazlumların umuduydu ama vahdet hiç bu kadar yakın durmuyordu...
Unutmayalım ki doğum sancısız olmaz!
Hepimiz aynı gemide olduğumuzu unutmamalıyız.
Bu ülkede hep birlikte içinde bulunduğumuz geminin dengesini bozmamak adına birbirimizle uyum içinde güçlüklere göğüs germeliyiz.
Üstelik bunu yaparken de geminin sağdan soldan batırılmaya çalışıldığını da hatırlatmama gerek yok sanırım.
İşte bu yüzdendir iri olmamız, diri olmamız, bir olmamız, beraber olmamız, kardeş olmamız gerekiyor!
Mart’ın sonunu zillet ittifakı gibi ABD-İsrail ekseni de, Avrupa da Arap Birliği de ellerini ovarak iple çekiyor.
31 Mart seçimleri sonucuna göre Anadolu’nun istiklal ve istikbal ruhu şaha kalkarak, darbecilerin bahar hayallerine 15 Temmuz’da olduğu gibi yeniden kar yağdıracak.
Mart’ın sonu bahar diyenlerin arzularını da milletin feraseti kursağında bırakacak.
Şimdi bırakın tüm hesaplarınızı, kini, öfkeyi, kibri nefsimizden atalım bir ve birlik olalım.
Bizim ortak değerlerimiz var; Bayrağımız, Ezanımız... Bunlar hepimizin ortak değerleridir. Bu değerlerden asla kopmayacağız. Bizleri koparmaya, bölmeye çalışanlara da dur diyeceğiz!
Anadolu’yu bin yıldır kendimize yurt yaptıysak Türk’ü, Kürt’ü Laz’ı, Çerkez’i, Abaza’sıyla… hepimizin ecdadı, geçmişi sayesinde olmuştur.
O yüzden, aramıza nifak sokmaya çalışanlara dur diyelim.
Mensubiyetimiz, ırkımız, partimiz, mezhebimiz ne olursa olsun hepimizi bir araya toplayacak “değerimiz…”
Düşmanı, zalimi, haini, işbirlikçiyi kendimize güldürmeyeceğiz!
31 Mart devletin, polisin, askerin – “Ulü’l Emrin” arkasında dağ gibi duranlara bahar!
Selam ve muhabbetlerimle…