Usta Gazeteci Yazar İsmail Aydın Star Gazetesi'nde yayınlanan son yazısında önemli noktalara değindi...
İsmail Aydın'ın kaleme aldığı ''Belediye Binaları Aranıyor'' başlıklı yazı:
Manisa beraberinde 13 il ile birlikte Büyükşehir oldu. Büyükşehrin nimetlerinden ve bereketinden yararlanmaya başladı. Özel İdare olduğu gibi Büyükşehir Belediyesine devir olundu gelirleri artacak, çok büyük bütçeleri yönlendirecek Manisa’nın çoğrafi sınırlarının tamamı Büyükşehir olacak ve bu yasa 2011’de çıktı.
2011’den bu yana Manisa’mızın büyükşehir olacağı kesinleşmişti. Merkezde iki ilçe olacağı ve bu ilçelerin isimlerinin Şehzadeler ve Yunus Emre olarak yasallaştığı biliniyor, herkes ona göre kendini dizayn ediyordu. Halkımız bile artık Manisa merkez demiyor “ ben Yunus Emre’de oturuyorum” veya Şehzadeler demeye başladı bile ama 2011’de iki ilçe olacağı kesinleşen ilimizde bırakın büyükşehir idari binası yapmayı, bu oluşacak yeni belediye başkanlarına idari binalarının nerede olacağı veya bu binaların yapımıyla ilgili hiçbir çalışmanın yapılmadığı gerçeğini göz ardı edemeyiz, etmemeliyiz.
Yeni seçilen başkanlar şimdilik Özel İdare binalarına yerleştirildi, başka alternatif yok. Bu nasıl bir anlayış bunu kestiremiyorum. Büyükşehrin ilk başta yapması gereken icraatlar bunlar değil miydi? Seçilen başkanlar öncelikle görevleri yerine sıkışıp kalacakları dar mekanlarda görev icra etmeye çalışacaklar. Oysa 2011’den bu yana bu konuyla ilgili önemli adımlar atılmalıydı. Ben burada suçlu aramıyorum ama 2011’den bu yana bu konuyla ilgili hiçbir adım atmayanlara da birkaç cümle ile sitem etmeden geçemiyorum. Bir belediye yöneticisi veya başkanı, başkanı olduğu şehrin değerini artırmak zorunluluğu vardır, şehri ucuz kılmak diye bir lüksü yoktur, olmamalıdır. Öncelikli görevi yaşanabilir bir kent oluşturmak ve bunu yaparken de en az 50-100 yıl geleceği bugünden görmektir. Bırakın 50 yılı biz iki yıl sonrasında ilimizde olacakları göremeyecek kadar gözlerimizi kapatmış”saldım çayıra mevlam kayıra” düz mantığı ile şehir yönetiyoruz.
İki dönem Üç dönem seçilen Belediye başkanlarına baktığımız zaman şehrin ihtiyaçlarını karşılayabilen, o şehri yaşanabilir kılan başkanlar ancak iki dönem seçilebiliyor. Örneğin Kayseri Belediye Başkanı Özhaseki %60’ın üzerinde bir oyla seçilmesinin ardında yaptığı icraatları görüyoruz. Kızılırmak üzerinde baraj yapmak onun görevi olmamasına rağmen o bunu yaptı ve belediyelerin olanakları ile bunu gerçekleştirdi. Daha neler neler, Serbest bölgeler, yedi milyon arazi üzerine yüzden fazla fabrika inşaatı, Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesi yaptı Sağlık Bakanlığına devretti. Nedeni ise hizmeti o İlde yaşayan insanların ayağına getirmek. İşte efsaneleşen Başkanlar böyle efsane haline geliyor ve ezici çoğunlukla üç-dört dönem üst üste seçiliyor.
Dönelim birde Manisa’mıza bakalım kendimizi bildik bileli Manisa’mız bir Tarım kenti yeni yeni bir sanayi kenti başka bir sıfat yakıştırabiliyor muyuz?
Cevap hayır…..
Neden? Çünkü olmaya elverişli olduğu tüm nitelikleri görmekten gelmişiz. Tarihi dokusunu yok saymışız hatta yok etmişiz. Turizme bu kadar elverişli potansiyele sahip olmasına rağmen Turizmin ne olduğu bilincine varamamışız. Hep yakınıp dururuz “İzmir bize yakın” diye ve bunun dezavantaj olduğunu tekerleme halinde söyleyip dururuz. Oysa bunu avantaja çevirecek bir gelişimi düşlememişiz bile…halimiz vaktimiz yerindeyse orada oturmayı çok daha kolay görmüş ve bunu gerçekleştirmişiz. Ben bu işlerin bir vizyon meselesi olduğuna inananlardanım. Ve bu Büyük düşünen vizyon sahiplerinin şehri yönetmesi gerektiği inancındayım. Şayet bunları yapamasak korkarım ki bugün Şehzadeler ve Yunus Emre Belediye Başkanlarının oturacak bina aramaları gibi bizlerde oturacak ve yaşayacak şehirler arama moduna gireriz.