Son günlerde siyaset arenasında estirilmeye çalışılan rüzgarlar acaba ne kadar etkili olacak diye baktığımızda zaman ve zeminin müsait olmadığını görürüz.
Cumhuriyet dönemine dönüp baktığımızda o beklenen rüzgarlar hep bir çöküş sonrası yaşandığı gerçeğini görürüz. Örneğin tek parti “milli şef” dönemi halka bıkkınlık verdiği açlık ve sefaletin kol gezdiği bir dönem sonrası DP’nin alternatif kurtarıcı olarak görülmesi sonrası bir iktidar değişikliği gerçekleştirilmiştir. DP uyguladığı birey orjinli politikalarla halkın beğenisini kazanmış ancak o egemen denen güçlerin beğenisini alamamış ve hepimizin bildiği gibi 27 Mayıs ihtilali ile Türkiye allak bulak edilmiş sonrasında yine halk CHP’yi tercih etmemiş iki partili bir koalisyon hükümeti ile ülke yönetilsin mesajını vermiştir. Bu bir çöküş sonrası idi ve 1965 seçimlerinde Adalet Partisi büyük bir oy çoğunluğu ile iktidar olmuş ve tek başına ülke yönetimini üstlenmiştir. Başarılı olup olmadığı elbette tartışılır. Bir gecede hiç tanınmayan DSİ müdürü Süleyman Demirel 1963 yılında yapılan bir kongre ile Genel Başkanlığa getiriliyordu. Kimlerin bu oyunu hazırladığı da günümüzde çok iyi biliniyor.
12 Mart muhtırasını yiyen Demirel, kısa bir dönem sonra yine görevinin başına dönüyordu tabi ara hükümetler kurulduktan sonra ve daha sonrası CHP’nin yükselişi, Karaoğlanlı günlerin başlayışı 1972 CHP kurultayında bir devrin kapanışı, yeni bir devrin başlayışı oluyordu İnönü Ecevite yeniliyor ve CHP umut olmaya başlıyordu. Halkın alternatif partisi durumuna geliyor ancak tek başına iktidar olamıyor MSP ile koalisyon hükümeti kuruluyor nisbeten de başarılı bir grafik çiziyor ama Kıbrıs barış harekatı sonrası koalisyon bozuluyor.
Daha sonra MC hükümetleri kurularak Türkiye cephelere bölünüyor. Sağ-sol çatışmaları hat safhalara ulaşıyor. 5 bin yurttaşımızı kaybediyoruz, kaybettiriliyor ve 12 Eylül darbesi yeni bir çöküşü beraberinde getiriyor, mevcut partiler yok olup gidiyor yeni partiler kuruluyor ve bir çöküş sonrasında yeni isimler telafuz edilmeye başlanıyordu rahmetli Özal o dönemin parlayan ismi oldu ama unutmayalım bir çöküşün sonrasında yeni liderler doğuyordu.
Daha sonra MC hükümetleri kurularak Türkiye cephelere bölünüyor. Sağ-sol çatışmaları hat safhalara ulaşıyor. 5 bin yurttaşımızı kaybediyoruz, kaybettiriliyor ve 12 Eylül darbesi yeni bir çöküşü beraberinde getiriyor, mevcut partiler yok olup gidiyor yeni partiler kuruluyor ve bir çöküş sonrasında yeni isimler telafuz edilmeye başlanıyordu rahmetli Özal o dönemin parlayan ismi oldu ama unutmayalım bir çöküşün sonrasında yeni liderler doğuyordu.
Özalın Cumhurbaşkanı olması partisine oy kaybettiriyor ama iktidarın en büyük adaylarından olmaya da devam ediyordu. Koalisyon hükümetleri dönemi yine başlıyor ve 2001 ekonomik krizi de beraberinde getiriyor ve bir ekonomik çöküşün sonrasında yeni partiler çıkıyor, İsmail Cem rüzgarı esmeye başlıyor ama bu rüzgar üfürükten öteye geçemiyordu. İşte bu çöküşün sonrasında AK Parti kuruluyor ve halkımız yine bir çöküş sonrasında yeni alternatif parti olarak Ak Parti’ye teveccühünü gösteriyordu.
Şimdilerde alternatif olmaya aday çıkan Sayın Akşener’in geçmiş dönemlede üst düzey yönetimlere nasıl geldiği halkımızca az çok biliniyor. Koray Aydın ve Akşener MHP Genel Başkan Adayı olarak neden çıktıklarını hepimiz biliyoruz.
Hatırlayın, tek söylemleri sayın Bahçeli’nin yeterince ülkücü olmadığı gerçeğinden yola çıktıklarını halka anlatmaya çalışıyorlardı. Hatta sayın Koray Aydın'la benim yaptığım bir TV programında kendilerine bir başka aday lehinde çekilebileceği sorusunu sordum ve verdiği cevap çok sertti. Kesinlikle öyle bir şey olamayacağının altını çizerek anlattı.
Sorduğunuz da sözde merkez sağda bir boşluk var ve Akşener'in partisi bu boşluğu doldurmaya geliyormuş! Peki ama nasıl ve hangi program ile bunu yapacak. Bence sayın Akşener, MHP tabanından ve eski DP kökenli CHP'li olmuş kesimlerden oy alabilir bu da yeterli olacağı kanaatinde değilim.
Dediğimiz gibi zemin henüz oluşmadı, bu rüzgar da İsmail Cem gibi üfürüğe dönüşeceğe benziyor ve Bu üfürükle de bu gemi yürümez diye düşünüyorum.
Yazınız ve akıcı üslübunuz ile her kesimin anlayacağı yazınızı okudum ve beğendim.Başarılarının devamını diliyorum.Selamlar.