Bu devlet toplum düzenini, adaleti, iç ve dış güvenliği sağlamak ve çevre ile tüketici hakları gibi bireylerin düzenlemesi zor olan alanları sahiplenmekle yükümlü olmalıdır. Devletin icra etmemesi, yönetmesi gerekir. Ekonomik ve sosyal kurumlar derhal devletten ayrılmalı. Bireylerin ve halkın yaratıcı gücü ile yeniden şekillenmelidir ve görülecek ki büyük gelişmeler sağlanacaktır.
Devlet hala hantal yapısından bir türlü kurtulamamıştır. Etkin ve dinamik yapıya kavuşamamıştır.
Milletvekilleri sosyal ve ekonomik kurumların amiri konumlarını hala sürdürmektedirler. Oysa devletin işi posta, kargo, sigortacılık, orman işletmesi, tarım gibi işlerle uğraşmamalı; imalat sanayisinden hemen çekilmelidir.
***
Ekonomide devlet demokratik yapıyı oluşturup rekabete dayalı ortamın oluşmasını ve gelişmesini sağlayacak ortamları hazırlamak ve gereken yasal düzenlemelerin oluşmasını ve gelişmesini sağlayacak ortamları hazırlamak ve gereken yasal düzenlemelerin oluşması doğrultusunda gayret sarf etmek görevini yerine getirmektir.
Devlet, din ve vicdan hürriyetlerini ve laikliği birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile amaçlanan sonuçlara varamayışımızın nedenini oturup tartışamadığımız sürece ve bugüne kadar yürürlüğe konan hiçbir anayasanın, demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez koşulu olan ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesinin benimsenmemiş olduğu gerçeğini görmezden gelirsek korkarım ki süre. Yine aleyhte işleyecektir.
***
Yargı, yürütme ve yasama olarak ifade edilen bu üç güç demokratik hukuk devletinde birbirinden bağımsız, fakat ağırlıklı birbirine koordineli çalışacak yöntem mutlaka oluşmalıdır. Biz hala yasama (parlamento) egemenliğini sürdürüyor ve her şeyi buradan çıkarıyoruz. Aslında bu üç büyük gücün toplum iradesi ile belirlenmesi yolunu açmak gerekir.
Yürütme yani hükümetin yasamadan çıkması artık ilkelleşmiştir. Topluma karşı doğrudan sorumlu olan hükümettir yani yürütmedir. Parlamentoda oy çokluğuna sahip bir siyasi iradeye değil toplumsal iradeyle belirlenmesi yolları açılmalıdır.
***
Milletvekilleri sadece vekili oldukları ilin sorunlarını ve yasa çıkarma görevlerini adam gibi yerine getirmelerinin kriterleri aranmalıdır. Devlet küçük, çevik, fonksiyonel ve güçlü olmalıdır. Sosyal ve ekonomik kurumların patronları o ilin milletvekilleri olmamalıdır. Bizde adamlar kurum müdürlerini ahbap çavuş ilişkileri ile atamakla zamanlarını geçirmektedir. Oysa bu kurumlar özelleşmeli ve özelleşmesi durumunda milletvekilleri ilin ve ülkenin sorunlarına çözüm üretmek gibi bir asli görevlerini yerine getireceklerdir.İl teşkilatlarının görüşleri kale alınmadan yapılan atamalar aslında o atamayı yapan vekile değil ama mensubu olduğu partiye ağır itibar kaybı vermektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Evet bir erken seçime gidilmesi zorunluluğu vardı ama süreç kısa yine oldu bittilerle vekiller atanacak yine halkımız önüne konan aşureyi yemek zorunda kalacaktır. Yapılması gerekenler yapılmayacak ve aranması gereken kriterler göz önünde bulundurulmayacaktır.
Bir başka bahara geldi umutlar.