Son günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kutsal çatısı altında yaşanan şiddet içerikli davranış ve tutumları kabul etmek mümkün değil. Meclis kürsüsü neden var? Milletvekillerine serbestçe konuşma ve fikirlerini ifade etme hakkı neden tanınmış? Bu temel hakların anlamını dahi kavrayamayan bir zihniyet, bu ülkenin yönetimine talip olamaz. Olsa bile, iktidar olamaz. Kaldı ki, son günlerde yaşanan provokatif olaylar bize bazı tarihi çağrışımlar yapmıyor mu?
Örneğin, 1960 yılına dönüp bakalım. Üniversite öğrencilerinin kıyma makinelerinde geçirildiği gibi asılsız söylentilerle halk galeyana getirildi. Anne ve babalar çocuklarını kurtarmak için yollara düştü. Sonuç mu? Bazı gençler öldürüldü ve sonunda 27 Mayıs darbesi gerçekleştirildi. Ardından 1962 yılında Talat Aydemir’in başarısız darbe girişimleri ve “sus payı” olarak Harp Okulu Komutanlığı’na atandığı söylentileri. Daha sonra 12 Mart 1971 muhtırası ve 1980 darbesi… Tüm bu süreçlere ve sonuçlarına iyi bakmalıyız. Bu darbelerin ülkeye can ve mal kaybı olarak neye mal olduğunu, topluma verdiği zararları iyi anlamalıyız. Bugün hâlâ terör olayları ve provokatif eylemlerle toplum kutuplaştırılmak isteniyor. Ama artık bu tür oyunlara gelmemeliyiz.
Sayın Özgür Özel’in genel başkan olduktan hemen sonra, “Biz AK Parti ile uğraşmayacağız; biz yapacaklarımızı demokratik yollarla anlatacağız” açıklaması, hepimizde bir umut yaratmıştı. Türkiye’nin barışa, diyaloğa ve huzura ihtiyacı var. Ancak bu söylemin aksine yapılan tutum ve davranışlar kimseye fayda sağlamayacağı gibi, ülkemizin geleceği için de hayırlı olmaz.
Gelelim askerlere… Askerlik, disiplin kuralları içinde, yönetmeliklere uygun şekilde icra edilir. Harp sanatı öğrenilir ve bu bilgi, ülkeyi dış tehlikelerden korumak için kullanılır. Ancak, siyaset yapmak siyasilerin işidir. Elbette askerlerin de siyaset yapma hakkı vardır; ancak bu, resmi üniformalarını çıkarıp sivil olarak siyaset arenasına katıldıkları sürece mümkündür. Askerin görevi, halkın vergisiyle alınan silahları halka karşı değil, dış düşmanlara karşı kullanmaktır. Bugün bazı çevrelerin, eski alışkanlıklarına geri dönme çabası içinde olduklarını üzülerek görüyoruz. Ancak halk da artık eski halk değil; Türkiye de eski Türkiye değil. 15 Temmuz’da halkın gösterdiği irade, bunun en net kanıtı. Bu bir devrim niteliğinde bir hareketti ve bu gerçeği kimse görmezden gelemez.
Bu ülke, iç çatışmalardan ve provokasyonlardan kazanç sağlamaz. Bugün herkesin, geçmişte yaşanan acı tecrübelerden ders alarak, daha akılcı ve sağduyulu hareket etmesi gerekiyor. Provokasyonların sonuçlarına katlanacak olanlar, bu eylemleri başlatanlar olacaktır. Bizden söylemesi.