Bak bakalım bugün kaç kişi ölmüş? Bugün vefat sayısı kaç? Gibi sorular o kadar kolay soruluyor ki birbirimize. Oysa her vefat eden arkasında eşini, çocuklarını, anne babasını, evlatlarını, yani canından can bırakıyor.
Ne evler ne ocaklar kapanıyor. Sayılarla izah edilen bu ölümlerin birine bile sebep oluyorsak bunun vebalini ne bu dünyada ne ahirette veremeyiz.
Devam edelim maske takmayalım, kalabalık ortamlara çıkalım, kongreler yapalım, fabrikaları çalıştıralım yani vefat sayılarını arttırmak için ne gerekiyorsa yapalım. Ta ki yakınımızdan birini bu illet yüzünden kaybedene kadar.
Toplum olarak öyle bir hale geldik ki, corona virüsünden ölenlere farklı bir muamele yapıyoruz. Tabi sadece biz değil virüsten ölenin yıkaması ayrı, cenazesi ayrı, defin işleri ayrı, cenaze töreni ayrı yapılıyor. Hal böyle olunca sanki vebalı mikroplu biriymiş gibi bakılıyor. Sanki virüsten ölen kusurlu bir suç işlemiş ve toplum dışı bir suç işlemiş gibi görülüyor. Oysa o da bir can. O da geride sevdiklerini, çocuklarını, eşini bırakıp gitti. Kim ister ki bu illet yüzünden vefat etsin.
SOKAĞA ÇIKMAK İÇİN KOMİK BAHANELERE GEREK YOK
Adam Alaybey’de oturuyor ama ekmek almaya Kemerburgaz ekmek fırınına yani Malta’ya geliyor. Sorsan ekmek almaya çıktım diyor. Marketler açık her yer açık hafta sonu bile sokaklar insandan geçilmiyor. Kurallar koymaya çalışıyoruz ama yollar araç dolu. Yahu bunların hepsi mi acil işler yapıyor. Polisimizde şaşırmış durumda. Adam elinde bir izin kağıdı sorsan sanki ülkeyi kurtaracak. İşe gidiyorum, işten geliyorum, öyle ya da böyle adam dışarı çıkmanın bir yolunu buluyor. Ama bilmiyor ki bir gün bu illetin kendi ya da yakılarının başına geleceğini.
Aslında çözüm belli. Devlet olarak başı sonu belli olmayan, arapsaçına dönmüş kurallar yerine, daha kalıcı toplumun her kesimini kapsayan ve sıkı tedbirlerle bu iş çözülür. Bu virüs Çin’de ortaya çıkmasına rağmen, aylardır televizyonlarda ve medyada Çin’den gelen bir tane virüs haberine rastlamıyoruz. Ne yani bu adamlar hem bu virüsü dünyaya bulaştırdılar hem de en önce onlar kurtuldu öyle mi? Evet öyle ama aldıkları önlemlerin nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.
E biz de durum öyle mi? Bizim anlayışımız “Ne şiş yansın ne kebap” hem ekonomi zorda diyoruz hem kapanmak istiyoruz. Toplumun kalabalık ortamlardan uzak durmasını istiyoruz ama kongreler maşallah binlerce insan bir arada kutluyoruz.
Şartlar zorlanmadan, koşullar sağlanmadan, alt yapısı kurulmadan bu salgınla mücadele edemeyiz. Ekonomik anlamda fabrikada çalışan bir işçiye bu virüsün ne kadar ölümcül olduğunu istediğin kadar anlat, patronu çalışacaksın derse işçi çalışmak zorunda kalır. Fabrika patronuna çalışması için izin vereceksin, işçiye gelince “ EVDE KAL” yemezler. Evet o işçi evde kalır, o esnaf dükkanını kapatır ama bunların geçimini ve masraflarını karşılarsan tabi. Yoksa adam evde kalacak elektrik borcundan dolayı elektriği kesilecek, doğalgazı kapanacak. Çünkü kapitalist düzen boş durmuyor. İnsanların evde kalmasını istiyorsak belli başlı giderlerini mutlaka devlet olarak karşılamanız gerekir. Yoksa bu millet ucunda ölüm olsa bile çalışmaya ve bu kuralları ihmal etmeye devam eder.
Umarım yönetim olarak halk olarak tehlikenin ne denli büyük bir boyuta ulaştığının farkına varırız. Her ölen bir can ve her ölenin ocağı kapanıyor. Daha fazla canların gitmemesi elimizde. Kurallar belli maske, mesafe, hijyen.
Ne olur değerli okurlar biraz daha dikkat, biraz daha hassasiyet. Güzel ve sağlıklı günlerin baharla birlikte gelmesi temennisiyle…
Sağlık ve huzurlu günlere..