ABD'nin Soykırım Naraları

ABD Temsilciler Meclisi, 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanıyan karar tasarısını kabul etti. Üstelik 405 "evet" oyuna karşılık 11 "hayır" oyuyla.

Her yıl nisan ayı yaklaşırken soykırım kartını önümüze koyan şer odakları, bugün manidar bir zamanlama ile yine karşımızdalar. Niye mi? Masa da oyunu kuran taraf bu sefer Türkiye…

Bildiğiniz üzere ABD ile diplomasi yönünden yoğun geçen bir zaman dönemindeyiz. Bu yoğunluğu ABD’nin kestirememiş olmasına şaşırmamalıyız. Zira, kendi göbek bağını kendi kesme kudretine sahip bir Ülkenin, kararlı duruşuyla işler pekte istedikleri şekli almadı. Almadı diyoruz, çünkü masa da oyunu gören Rusya, bende varım dedi. Bunu demesinde ki sebep ise Ortadoğu politikasının yanısıra, bir nebze terör örgütünün üzerindeki hâkimiyet alanını arttırmak, diğer yandan müttefiki Türkiye ile olan ikili ilişkilerini sağlamlaştırarak bölgede stratejik ortaklığını ilerletme amacı idi. Böylece ABD ye burada ben de varım izlenimini oluşturmaktı. Lakin atladıkları bir şey oldu. Paylaşılamayan şey ayrışırdı. ABD ve Rusya arasında kalan terör örgütleri de Türkiye’nin bu akıl dolu taktiksel manevraları ile bölgede ki gücünü ve hâkimiyetini hızla yitirmeye başladı.

ABD ise kendi deyimi ile dillendirdiği ‘Ortadoğu bataklığından’ en az maliyetle bir an önce sıyrılarak, Çin ile girişmiş olduğu ekonomi yarışına odaklanmalıydı. Son dakika yediği golün acısını da giderayak ‘24 Nisan’ yalanları ile tarihçilerinin değil, çoğunluğunu tarihi siyasete alet edenlerin oluşturduğu Temsilciler Meclisindeki tasarı ile çıkarmaya çalıştı. İntikam alma hevesiyle, mesele yine dönüp dolaşıp 1915 olaylarına getirildi. Hüsrana uğrayan projeler neticesinde sahada yapamadıklarını masa da yapmaya çalışacaklardı. Hâlbuki tarih tarihçilerin işiydi. Siyasetçilerin değil…

Bildiklerinizi anımsatmak mahiyeti ile birkaç kelimeyle tarih yolculuğu yapalım. İmparatorluğun son dönemlerinde Emperyalist devletlerin azınlık politikalarının temel taşı olan Ermeniler, Vilayet-ı Şarkiye de propaganda maksatlı yürütülen ve Osmanlı Devletinin içişlerine karışmak için uydurulan bahanelerin başrolünü üstlenmişlerdi. Böylelikle, emperyalist devletlerin amaçlarına taşeronluk edeceklerdi. Bugün de söz konusu durum farklı değildir. İçişlerimize müdahale arzusu ve dış politikamızda bizi sınırlama gayesi…

Konu 1915 ‘den açılmışken, o dönem lehimize yapılmış birçok yetkilinin açıklaması var ki, aklınızın bir köşesinde bulunsun diye birini paylaşıyorum. Rus General Mayewski Doğu Anadolu Raporunda bakın ne demiş; “Türkleri herhangi bir vahşilik ile itham ediyorlar, etsinler. Fakat ben bir şey söyleyeceğim: Türkiye’nin değişik şehirlerinde Ermeniler ve Müslümanlar arasındaki kavgalar hakkında şahsen benim bildiklerim beni böyle bir kanaate getirir ki, kanlı işler her yerde Ermenilerin kendi teşebbüsleri ile başlamıştır.” [1]

Hatırlayacak olursak, bu tartışmalar ile ilgili 2005 yılında Türkiye'nin "Ortak Tarih Komisyonu" kurularak iddiaların araştırılması yönünde yapmış olduğu öneri, Ermenistan tarafından reddedilmişti. Bu hareketle de Dünya kamuoyu nazarında gerçek niyetlerini de tescillemişlerdi.

Şu durumda, Rusya’nın konumu nedir diye soracak olursanız şayet, Cemil Meriç’in sözleri özetler nitelikte. “Düşman kazanmaktan korkmamalı, ne kadar kibar davranırsanız düşmandan kurtulamazsınız. Oysa zaferlerle taçlanan her savaş size yeni dostlar kazandırır. Düşmanlarınızın düşmanları”

 Sonuç olarak, soykırım yalanlarına ve yaptırım naralarına rağmen Türkiye, kutlu yürüyüşüne devam edecektir. Asıl merak ettiğim ise ABD’nin hamlesine karşı,  Rusya’dan nasıl bir hamle geleceği.

Dostça kalın…