Küresel Isınma ve Konuşulan Senaryolar
Büyüklerimiz hep kıyamet ve kıyamet alametlerinden bahs eder ve bugünlerin geleceğini, yani depremlerin, kuraklıkların denizlerin yükseleceğini, sel ve afetlerin yanında binaların ve zinaların artacağını, ahlaki değerlerin çökeceğini söyler ve bu günlerin yakın bir gelecekte oluşacağını anlatırlardı. Şimdi o yakın gelecek dediğimiz günlere mi geldik diye düşünüyorum. Birileri bunun yanında salgın hastalıkların da olanca hızlı artacağını anlatırlar ve gelecek kuşakların zor günler yaşayacağını söylerdi.
Biz bu günleri görmeyiz diye düşünürken o günlerin geldiğini günümüzde görür olmamız dedelerimizin anlattıkları gerçeklerin hayata geçtiğini görür olmamız atalarımızın bu bilgileri nereden bildikleri sorusu İster istemez kafalarda soru işaretlerini oluşturduğunu ancak bu bilgilerin kutsal kitabımız Kuran da yazdığı gerçeğini bir kez daha hatırlatmakta yarar var diye düşünüyorum. Kimilerine göre teknolojinin baş döndürücü boyutlara ulaşması sonucunda oluşturdukları yağmur bulutları İle belli yerlerde sel felaketleri, belli yerlerde bu bulutları oluşturmayıp kuraklık ve salgın hastalıkların virüsler üreterek biyolojik savaşlarla dünya nüfusunu azaltmak İçin bir süreç başladıklarını ima etmeye çalışmasının bir gerçekliği yansıtmadığını söylemek de pek doğru bir yaklaşım olmadığını söylemekte mümkün. Doğadan aldığını er geç doğanın geri aldığını, atık ve tehlikeli atıkların hala doğaya bırakıldığı, bu maddelerin geri dönüşüm ve bertaraf tesislerinde usullerine uygun bertaraf edilmediklerini, maalesef görüyoruz. Aslında kimsenin labarafuvar ortamlarını oluşturmasına hiç gerek yok. Biz bu labaratuvar ortamlarını zaten oluşturuyoruz. Hala sokakları çöplerle dolduruyoruz. Arabamızla seyahat ederken çöp ve atıklarımızı camdan fırlatıyoruz. Yerlere utanmadan öksürüp tükürüyoruz. Çöplerimizi belediyelerin bu konuda bilgi ve beceriden yoksunluğu ve çöp alanlarının kamusal hizmet alanı olmaktan çıkarılarak bir rant alanına dönüştürülmesi sonucu atıkların kaçak olarak doğay dökmeyi tercih ediyoruz. Orman alanlarından arabalarımızla seyahat ederken içtiğimiz içki ve meşrubat şişelerini ağaçların içine fırlatmayı bir maharet sayıyoruz.şimdi labaratuvarlara ne gerek var biz kendimiz bu laboratuvarları oluşturuyoruz. Geleceğimizi katl ediyoruz. Çocuklarımızın mirasını yok ediyoruz.
Şimdi soruyorum?
Hangi Büyükşehir başkanının veya çevre daire başkanlarının geri dönüşümle ilgili bir seminer ve eğitimden geçtiğini söyleyebiliriz.
Yasal düzenleme ile Büyük şehirlere bu görev verilerek bir tekelleşme ve rant kapısının açılmasının sağlanması önce İlçe belediyeleri ve geri dönüşüm sanayicilerini çok zor durumlara soktuğu acı bir gerçek.
Bu gerçeği gören bir yetkilinin olmaması ve bu konu üzerinde bilgi ve becerinin eksikliği sonucunda sanayicinin çöplerini dökmesinin çok pahalı maliyetleri sonucunda kaçak dökme alanlarını oluşturması maalesef dünyamızın geleceğini karartmaya yetiyor artıyor bile.
Salgın hastalıklar, yeraltı sularının kirlenmesi, orman yangınları, denizlerin adeta yüzümüze tükürürcesine salyalarını oluşturması, seller ve orman yangınları artarak devam edecek ve ne yazık ki kıyamet gününü kendi ellerimizle hazırlıyor ve bu yolda hızla ilerliyoruz…
Suçlular aramızda.