Geçtiğimiz ay içerisinde İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesi Kongre Salonu’nda yapılan “4.Fitovizyon Doğal ve Sağlıklı Yaşam – Fitoretapi” Kongresi’ne eşimle birlikte katıldık. Ülkemizde şifalı bitkiler konusunda yapılan çalışmalarda tuzu olan herkes oradaydı. Üretici firmalar, üniversitelerin bu konudaki araştırma merkezleri, Sağlık Bakanlığı temsilcileri, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı temsilcileri, eczacılar, doktorlar, diyetisyenler, botanikçiler velhasılı kelam şifalı bitkiler konusunda sözü olan herkes kongreye davet edilmişti. Geniş bir pencereden fitoterapinin dünü, bugünü ve yarını konuşuldu. Yapılanlar, yapılması gerekenler, yanlışlar, eksikler ve öneriler dile getirildi. Oldukça faydalı bir programdı. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bu vesile sizlerle şifalı bitkiler konusunda biraz hasbihal etmek istiyorum. 

Geleneksel Tamamlayıcı Tıp Çalışmaları

Ülkemizde 2014 yılında Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı Geleneksel Tamamlayıcı Tıp (GETAT) Uygulamaları Yönetmeliği’nin yayınlanmasından sonra pek çok konuda ve fitorterapi sahasında çalışmalar ve gelişmeler hız kazandı. 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre geleneksel tıp; fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı izahı yapılabilen veya yapılamayan bilgi, beceri ve uygulamaların bütünüdür. 

Bu sahada 2014 de atılan adımla yerli ve milli ilaç sanayii ve şifalı bitkilerle ilgili farkındalık arttı. Bu konuda gerek TBMM de yaptığımız çalışmalar, gerekse Manisa’da yürütmeye çalıştığımız projeler ile karınca kaderince katkı vermek için gayret ettik. Geçtiğimiz dönemde iki yıl art arda Manisa Şifalı Otlar Festivali’ne Şehzadeler Belediyesi ile öncülük ettik. Bu yıl da bu festivalin devam ettirilmesini ümit ediyoruz. 

Şifalı Bitkilerle Tedavi (Fitoterapi) Dünü ve Bugünü

Doğada var olan her bitki bir amaç için yaratılmıştır. Hiçbir bitki boşuna yaratılmamıştır. Doğada iki çeşit bitki vardır: Şifalı olduğu ve neye iyi geldiği bilinenler ve yararları henüz keşfedilememiş olanlar. Kısacası her bitkinin bir yararı vardır ama bazılarının yararları henüz keşfedilememiştir. 

Fitoterapi, yani şifalı bitkilerle tedavi, haklı olarak dünya genelinde giderek artan bir ilgi görmektedir. 1950'li yıllarda Almanya, ABD ve Japonya, tıbbi bitkiler ve bunlardan ilaç yapımı konusunda çok ciddi adımlar attı ve bugün dünyada lider konumundalar.  Özellikle Çin, Hindistan ve Almanya gibi ülkeler, bitkisel hammadde ve ürünlerin üretiminde öne çıkmakta ve bu ürünleri dünya pazarına sunmaktadırlar.  Güney Kore ve Japonya gibi bazı ülkelerde, kanıtlanmış fitoterapi ürünleri sağlık sigortası kapsamına alınmıştır. Çin, Hindistan ve Nepal gibi ülkelerde de geleneksel tıp hizmetleri kapsamında bitkisel ilaçlar geniş bir sağlık sigortası imkânına sahiptir. Almanya ve Japonya gibi çok gelişmiş iki ülkede doktorların yüzde 70’i fitoterapi ürünleri reçetelerine yazmaktadırlar. 

Gerçek manası ile bakıldığında fitoterapi, tedavinin kendisidir. Bazen tamamlayıcı ya da koruyucu tedavi olarak da kullanılır. Görsel, yazılı ve internet medyasında Fitoterapi ile ilgili bilgi kirliliği olduğunun farkındayız. Maalesef özellikle sosyal medyada olmak üzere halkımız birtakım reklamlarla hem yanlış yönlendiriliyor ve de istismar ediliyor. Hiçbir bilgisi olmayan kişiler şarlatanlık derecesine varan söylemlerle insanların duygularını suiistimal etmektedirler. Ayrıca çok sayıda tıbbi ve aromatik bitki, analizleri yapılmadan piyasaya sunuluyor. Sentetik ilaçları kullanırken nelere dikkat ediyorsak fitoterapi ürünlerini kullanırken aynı şekilde yan etki ve dozuna dikkat etmeliyiz. Bu nedenle şifalı bitkileri doğru miktarda insanlara ulaştırmayı amaç edinmeliyiz. Bitkinin içindeki etkili bileşikleri tanımlayıp, analiz ettikten sonra halkımıza ulaştırılması sağlanmalıdır. 

Doğu ve Batı Tıbbı diye ayırt etmeden tüm bu birbirinden farklı tıp ekollerini modern bilim ışığında doğru bir şekilde anlamak ve uygun bir şekilde birbirleri ile sentezlemeye çalışarak insanımızın sağlıklı kalmasını sağlamak ve acılarına çare olmaya gayret etmek görevimizdir. Asırlardan beri süzülüp gelen tedavi yöntemlerini araştırmak ve insanlığın hizmetine sunmak doktorların, eczacıların ve sağlık profesyonellerinin sorumluluğundadır.

İnsanlık tarihinin başlangıcından beri tedavi edici özelliği bulunan bitkilerin, hastalıklarda kullanıldığı bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre gelişmemiş olan ülkelerde nüfusun % 80’i tedavi amaçlı geleneksel ilaçlar kullanırken, bu oran gelişmiş ülkelerde % 40 civarında olup gelecekte tıbbi bitkilerden yararlanma oranının tüm dünyada artış göstermesi beklenmektedir.

Dünya Sağlık Örgütüne göre günümüzde kullanılan tüm ilaçların % 25’i tıbbi bitkilerden imal edilmektedir. Yine FAO (Dünya Gıda ve Tarım Örgütü)’ya göre Dünya genelinde satılan ilaçların % 30’u bitki materyallerinden türetilen bileşikler ihtiva etmektedir.

Tıbbi ve aromatik bitkiler, eski çağlardan beri alternatif tıp, sanayi, kozmetik gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Günümüzde sentetik ve kimyasal ilaçların insan sağlığı üzerindeki yan etkileri nedeniyle, şifalı bitkilere olan talep artmıştır.

Şifalı Bitkiler Açısından Türkiye

Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumunda bulunan Anadolu yüz yıllardır bitkisel ilaç ve baharat ticaretinde önemli bir rol oynamış tır. Türkiye'nin biyolojik zenginlik bakımından önemli bir konumda ve Anadolu coğrafyası bu konuda büyük bir potansiyele sahiptir. Türkiye, yaklaşık 4.000'i endemik, yani bu coğrafyaya has olmak üzere, toplam 12 bin bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Başka bir ifadeyle, Avrupa kıtasından daha fazla biyolojik çeşitliliğe sahip bir ülkeyiz. 

Ülkemiz, gerekli çalışmalar yapıldığı takdirde, bitkisel hammaddeleri ve ürünleri %100 yerli olarak üretebilecek kapasitededir. Bu potansiyel, bitkisel gıda, kozmetik ve ilaç hammadde üretimi ile ekonomiye kazandırılabilir. Geliştirilecek hammaddelerden fonksiyonel gıda, gıda takviyesi, kozmetik ürünler ve bitkisel ilaçlar üretmek mümkündür. Yapılan araştırmalar Türkiye’nin bitkisel ürünler ve ilaçlar konusunda önemli bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. Ancak, bu potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilmesi için kalite ve standardizasyon çalışmalarının artırılması gerekmektedir. Bilimsel çalışmalara ağırlık verilmesi, akademik camia ve Ar-Ge merkezleri ile üreticilerin, toplayıcıların, firmaların ve bu konuda çalışma yapan herkesin yakın bir ilişki ve içerisinde olması gereklidir. Ülkemizin taşıdığı potansiyelin etkin bir şekilde kullanılması, hem ekonomik hem de sağlık alanında ülkemize önemli katkılar sağlayacaktır.

Tıbbi ve aromatik bitkiler yönünden zengin bir potansiyele, üretim için uygun iklim ve habitatlara sahibiz. Bu zenginliğimiz içinde 1.700 civarında bitki, tıbbi özellik taşımaktadır. Bunun 500'ünü tıbbi ve aromatik bitki olarak değerlendiriyoruz. Bu veriler bize, dünya üzerindeki tıbbi bitkilerin yaklaşık %6'sının ülkemizde olduğunu göstermektedir. 

Ülkemiz, hem doğadan toplanan defne, kekik, adaçayı gibi ürünlerde, hem de kültürü yapılan kimyon, anason, nane, rezene gibi ürünlerde geniş bir popülasyona sahiptir. Kekik ve defne ihracatında dünya lideriyiz. Dünya defne ihtiyacının %90'ını biz karşılıyoruz. 

Ayrıca, Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumunda bulunan Anadolu, bu bitkilerden yararlanma konusunda da zengin bir tecrübe mevcuttur. Ülkemizin sahip olduğu bu zenginliği, daha yüksek katma değere çevirmesi ve bu pazardan daha yüksek pay alması son derece önemlidir. Yani kısaca şunu diyebiliriz: Ülkemiz ilaç sanayi konusunda dünyada maalesef söz sahibi bir ülke değildir. Ama ülkemizdeki mevcut şifalı bitkiler ve bu konudaki birikim değerlendirilebilirse gelecekte şifalı bitkiler açısından dünyada sayılı ülkeler arasında yer alabiliriz. 

Türkiye, şifalı bitkiler ticaretinde dünyadaki en önemli ülkeler arasındadır. Ancak, tıbbi ve aromatik bitkilerin ihracatı konusunda Türkiye’nin yüksek potansiyeline rağmen istenilen seviyeye henüz ulaşılmamıştır.

Anadolu Halk Tıbbı dediğimiz yıllarca farklı kültürlerden derlenerek ortaya çıkan şifalı bitkilerle ilgili tecrübe birikimimiz açısından oldukça zengin bir konumdayız. Şifalı bitkiler konusunda akademik çalışmalar yapan herkesin ortak görüşü, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda, tıbbi ve aromatik bitkiler, şifalı bitkiler ve bitkisel ilaçlar konusunda dünyada söz sahibi olacağı yönündedir. . 

Bu sadece bizim görüşümüz değil değer ülkelerin bilim insanları da aynı görüşü paylaşıyorlar. Portekiz'de doğal ürünler kimyası üzerine araştırmalar yapan, Porto Üniversitesi Biyomedikal Enstitüsü öğretim görevlisi Prof. Dr. Anake Kijjoa da sentetik ilaçlara olan ilginin dünya genelinde düşüşe geçtiğini, bitkisel ilaçlara olan ilginin artmasıyla Türkiye'nin yakın gelecekte bu alanda dünyanın lider ülkesi olacağını düşündüğünü kaydetti. Kijjoa, "Türkiye'de farklı iklim koşullarına adapte olmuş değişik toprak tiplerinde yetişen birçok bitki türü var. Türkiye, bu anlamda, Avrupa’dan daha çok bitki türüne sahip ve çok zengin. Dünyada artık sentetik ilaçlara olan ilgi azalıyor, bitkisel ilaçlara olan ilgi artıyor. Türkiye'nin bu konuda lider ülke olacağını düşünüyorum çünkü bitki zenginliği ve etnobotanik bilgi birikimi var." değerlendirmesini yaptı.

Ülkemizde pek çok üniversite bünyesinde fitoterapi konusunda Ar-Ge çalışmaları ve üretime yönelik projeler devam etmektedir. Türkiye’nin YÖK onaylı ilk Fitoterapi merkezi olan Bezmiâlem Fitoterapi Eğitim Araştırma Uygulama Merkezi, Türkiye’de tıbbi amaçla kullanılan 500 bitkiyi ilaç, kozmetik ve gıda sanayilerine kazandırmayı hedeflemektedir. Ayrıca Eski Türk uygarlıkları dönemindeki geleneksel halk ilaçlarını da araştırarak veri bankasının kurulacağı merkezde, saraylarda ve eski medreselerde kullanılan ilaçlar günümüz teknolojisiyle hazırlanarak insanların hizmetine sunulması planlanmaktadır. Proje kapsamında Zeytinburnu’nda bulunan 400 çeşit bitkinin yer aldığı Türkiye’nin ilk tıbbi bitkiler bahçesini ziyaret edenler ise gerçek bitkileri gözlemleme imkânı bulmaktadır. Anadolu’nun pek çok yöresinde tıbbi ve aromatik bitkilerin ekimi gerçekleştirilmektedir. Pek çok üretici firma şifalı bitkilerle ilgili yatırım ve üretim çalışmalarını olağanüstü bir gayretle yürütmektedir. 

Türkiye takviye gıda pazarı hacmi  022 yılında yaklaşık 1 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. 2024 yılında bu rakam 1.1 milyar lirayı bulmuştur. Dünya ile uyumlu bir şekilde bu hacim artmaktadır. 21 Şubat 2024 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ruhsat verilen 21.057 izinli gıda takviyesi varken, bir yıl içinde artarak 21 Şubat 2025 tarihinde bu sayı 24.272 ye ulaşmıştır. 

Şifalı Bitkilerin Ticareti ve İhracatı

Türkiye’de, doğadan toplanarak iç ve dış ticareti yapılan 347 tür bulunmakta ve bunların %30’unun dış ticareti yapılmaktadır. Diğer taraftan, Türkiye’nin tıbbi bitki ihracatının büyük bir kısmı işlenmemiş ürünlerden oluşmakta olup ülke ekonomisi açısından düşük katma değer yaratmaktadır. Temizleme, ayıklama, tasnifleme, toptan ve perakende paketleme işlemleri sınırlı sayıda baharat ve çay üretiminde uygulanmaktadır. 

Doğadan toplanan ve tarımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerin standardizasyonunun sağlanması ve işlenmesi, Türkiye’nin ihracat miktarını yükseltecektir. Bu bitkilerin ülke ekonomisine daha etkili bir biçimde katılmasını ve bitki çeşidi bakımından zengin bir floraya kaynaklarından sahip ülkemizin daha verimli yararlanabilmesini sağlamak için aşağıdaki öneriler hayata geçirilmelidir:  

1)Yasal Mevzuat Tamamlanmalıdır: Tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin korunması, sürdürülebilmesi ve değerlendirilmesi için gerekli her türlü yasal düzenlemenin yapılarak hayata geçirilmesi bir zorunluluk olarak görülmektedir. Kısacası tıbbi ve aromatik bitkilerin doğadan toplanması ve üretilmesi ile ilgili mevzuat eksikliklerinin giderilmeli ve toplayıcılara doğanın tahrip edilmesini ve tıbbi bitki türlerinin neslinin tehlikeye girmesini engellenmek amacıyla çalışmalar yapılmalı ve önlemler alınmalıdır. 

2)Ortak Çalışmalar Yürütülmelidir: Sektörün sorunlarının çözümü ve daha ileriye taşınması için ve daha etkin sonuçlar elde edilmesi için, tıbbi bitki alanında yapılan çalışmalarda tarım ekonomistleri, tıp doktorları ve eczacılar, firmalar, toplayıcılar ortak çalışmalar yapmalıdır.

3)Ulusal Veri Tabanı Oluşturulmalıdır: Yurt içi ve yurt dışında ticareti yapılan doğal bitkilerin tam bir listesi, toplayıcı, aracı, ihraç eden firma ve ilgili devlet kurumlarıyla birlikte hazırlanmalı ve bir veri tabanı oluşturulmalıdır.

4)Ulusal Düzeyde Bilgilendirme Yapılmalıdır: Öncelikle halkımızın yani kullanıcıların fitoterapi ve şifalı bitkilerin nereden nasıl ve hangi bitkisel ürünü alacağı konusunda genel eğitimler verilmelidir. Ayrıca şifalı bitkileri ihraç eden firmalar, ilgili resmi kurulular, bitki toplayıcıları bu konuda eğitilmelidirler.

5)Tohum, Fide ve Malzeme Desteği Verilmelidir: Günümüzde tıbbi ve aromatik bitki tarımını yapmak isteyen yetiştiricilerin ihtiyaç duyduğu tohumluğu sağlayacak kurumsal alt yapının mutlaka oluşturulması gerekmektedir. Tıbbi ve aromatik bitkilerin işleme ve paketleme alanında kullanılacak makinelerin üretilmesi ya da yurtdışından temin edilmesi ile, bu bitkilerden elde edilen katma değerde artışını sağlayacaktır. Özellikle kaliteli ve doğal ortamına zarar vermeden toplanan ürünler ve yetiştirilen bitkiler için teşvik primleri verilebilir.

6)Ekonomik Değeri Yüksek Bitkiler Üretilmelidir: Tıbbi bitki ihracatında Türkiye’nin pazar payını arttırmak için, ekonomik değeri yüksek olan bitkilerin kültüre alınması ve ıslahı sağlanmalıdır. Türkiye’de ekilen bitki türlerinde tescilli çeşit sayısı çok azdır. Son yıllarda keten, haşhaş, anason, kişniş, çemen, kekik, adaçayı, fesleğen, tere, roka gibi bitkilerde bazı çeşitler tescil edilmiş veya tescil çalışmaları başlatılmıştır. Özellikle ekonomik değeri yüksek olan bitki türleri kültüre alınarak bu bitkilerin doğal tarımına geçilmelidir.

7)Dünya Standartlarında Üretim Yapılmalıdır: Dış ticarette pay alma şanslarını yükseltmek için çeşitliliğinin arttırılması ve dünyada istenen standartlara uygun kaliteli ürün üretiminin tüm gerekleri yerine getirilmelidir. 

8)Şifalı Bitkilerin Ticaretinde Yasal Düzenlemeler Yapılmalıdır: Bitkilerin toplanması, depolanması, satışı ve işlenmesi konusunda yetkili olacak kişiler ve denetleyici kurumlar belirlenmeli ve yakın takipler yapılmalıdır.  Bu işlemleri kimlerin ve nasıl yapabilecekleri hakkında açıklamalar, gereklilikleri, sınırları, bağlı olması gereken resmi kurum/kuruluları açıkça ortaya koyan yasalar hazırlanıp uygulamaya konulmalıdır. 

9)İstatistikler Ciddi Olarak Yapılmalıdır: Tıbbi ve aromatik bitkilere ait düzenli istatistiksel veriler bulunmamaktadır. Bu arz-talep ilişkisi dikkate alınarak üretim yapmayı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle bitkilerle ilgili bilgilerin toplanacağı ve ulaşılabileceği veri tabanı oluşturulmalıdır. Veri bankaları bitkisel üretim deseninde, alternatif ürünler kapsamında tıbbi ve aromatik bitkilere yer verilmesi bu bitkilerin tarımının gelişmesine yardımcı olacaktır. 

10)Üretim ve Ticaret Komitesi Kurulmalıdır: Tıbbi ve aromatik bitkiler konusunda öncelikleri, hangilerinin kültüre alınması gerektiği, dünya pazarındaki arz-talep durumunu ve fiyatlar konusunda bilgilerin alınabileceği disiplinler arası bir komitenin kurulması yararlı olacaktır.

11)Ulusal Standartlar Hazırlanmalıdır: Kullanılan tıbbi ve aromatik bitkilerin standartları bir an önce hazırlanmalı, sayısı çeşitlendirilmeli ve ekonomiye olan katkısı arttırılmalıdır. İnsan sağlığında kullanımlarına dikkat edilmeli, bu konuda araştırma yapılmalı, bilinçsizce kullanımları önlenmelidir.

Dünyada şifalı bitkiler konusunda  en üst örgüt, 1993 yılında kurulan Uluslararası Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Konseyi’dir(ICMAP). Konsey, bilim, tıp ve endüstri gibi çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlar arasında iş birliğini teşvik ederek, bir uzlaşma sağlamaya ve bilgi alışverişini geliştirmeye çalışmaktadır. Benzer bir diğer örgüt ise Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Küresel Federasyonu’dur(GOFMAP). Avrupa’da, tıbbi bitkiler alanında örgütlenme daha çok ulusal resmi kurumların birliktelikleri şeklinde kendini göstermektedir. Bu alanda Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), Avrupa İlaç Ajansı (EMA) ve Avrupa Bitkisel Çay Derneği (THIE) öne çıkmaktadır.

Yakın bir gelecekte tarımın en fazla kazanç getiren sektörü tıbbi ve aromatik bitkiler olacaktır. Gittikçe değer kazanan bu alanda ülkemizin potansiyelinin akıllıca kullanılması, aşırı kullanılarak yok olmasının önlenmesi, destekler ve bilimsel yöntemlerle tarımının geliştirilmesi, dünya piyasalarında rekabet edebilecek kalitede ürün üretilebilmesi hatta bunun mamul maddeye çevrilerek değerinin arttırılabilmesi geleceğimiz açısından kritik öneme sahiptir.

Manisa Spil Dağı’nda 78 endemik bitki yetişmektedir. Bu bitkiler şifalı bitkilerdir. Mesir macunu Merkez Efendi tarafından yapılan bir ilaç niteliğinde macundur ve yıllarca Sultan Camiinin kubbelerinden halka saçılmaktadır. Mesir’in içinde 41 çeşit baharat bulunmaktadır. Büyük alim Merkez Efendi uzun bir süre Manisa’da bulunmuştur.

ÜIke florasının ilaç yapımında değerlendirilmesi hem bilim adamlarının hem de ilaç sanayinin en önemli amaçlarından birini teşkil eder. Üzerinde bilimsel araştırma yapılmış bitki sayısı çok fazla ise de ilaç haline getirilen bitkisel ürünlerin sayısı oldukça kısıtlıdır. Böbrek taşlarının düşürülmesinde uzun süre kullanılmış olan “Lityazol Cemil” adı verilen ilacın mucidi Dr. Cemil Şener Manisa Asker Hastanesinde hekimlik yapmış ve uzun süre bu ilacı Manisa’da üreterek halkın hizmetine sunmuştur.

Ülkemizde yapılan fitoterapi alanındaki gelişmeleri ümit verici olarak görüyorum. Bu tür çalışmalar gereksiz ilaç kullanımı ve ilaç israfını da önleyecek ve devletimizin ilaca verdiği büyük meblağların koruyucu sağlığa ayrılmasını da sağlayacaktır. Her güzel adımı destekleyip yanında olacağımızın sözünü veriyoruz. 

Son söz bir öneri olsun: 

Şifalı bitkiler konusunda elimizi çabuk tutmalı ve zaman geçirmeden gerekenleri yapmalıyız. En kısa zamanda Manisa’da tüm kesimlerin katılımı ile bir Şifalı Bitkiler Çalıştayı yapılmasını öneriyorum. Üniversite, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü, Eczacılar ve hekimler, üreticiler, toplayıcılar ve firma temsilcilerinin dahil edildiği ortak akıl toplantısı ve beyin fırtınasına büyük ihtiyaç var. 

İlacınız gıdanız, gıdanız ilacınız olsun. Sağlıcakla kalın.

Dr. Muzaffer Yurttaş 
12.03.2025 / Manisa 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel