Ülkemizde yerelleşme kültürü henüz gelişmemiş seçenler ezilirken seçilenler kendilerini o şehrin sahibi olarak görme alışkanlıklarından bir türlü vaz geçememektedirler. Oysa kent o kentte yaşayan insanlar şehrin sahibidirler.
Seçilenler o kent insanının taleplerini yerine getirmek zorundadırlar. Belediye Başkanlarının birinci görevi şehrin değerini arttırmaktır. Şehri ucuz kılmak lüksüne sahip değildirler. Şehrin nimetlerinden ve şehirde oluşan zenginliklerini gerek ekonomik gerekse kültürel anlamda tüm kazanımlarından halkın yararlanması için gereken çalışmaları yapmak zorunluluğundadırlar. Örneğin şehirden geçen bir nehir, şehirde kurulan bir sanayi, bir Üniversite gibi bir takım zenginlikleri aktif hale getirerek şehir ile bu kurum ve kuruluşları halkı ile bütünleştirmektir.
Yıllardır Manisa’mız bu sıkıntılarla boğuşmaktadır. Hemen hemen hiçbir şehre nasip olmayan imkanlara sahip olmasına rağmen ne yazık ki bu imkanları şimdiye dek kullanamamıştır. Örneğin Gediz gibi bir nehrin şehrin içinden geçmesine rağmen hiçbir iyileştirme çalışması yapılmamış adeta kaderine terk edilmiştir. Oysa Eskişehir gibi bir ilimizde Porsuk çayı ile kısıtlı imkanlar la şehrin tüm şeklini değiştirerek şehir insanına bir sürü nimetler sunan bir Belediye Başkanını o ilin halkı bir türlü bırakmıyor ve hep onu başkan olarak görmek istiyor. Nedeni açık sosyal fiziki alanları halkın tüm katmanlarına hitap edecek şekilde dizayn etmiş ki insanlar nerede nasıl zaman geçireceğini gayet iyi biliyor ve o mekanlar da hoşça vakitler geçirebiliyor. Türkiye de henüz bir Üniversite kenti oluşamadı az da olsa Eskişehir bu konuda Türkiye de öncülük edebilecek konumdadır.
Manisa da yıllardır bu konuda hiçbir adım atamamış gerek sanayisi, gerek üniversitesi gerekse tarımsal alanları ve koskoca Gediz nehri ile bütünleşememiş saldım çayıra Mevlam kayıra mantığı, ahbap çavuş ilişkileri şehrin belli başlı simaları adeta bu şehrin kaderi ile yıllardır oynuyor ve bir Allahın kulu gıgını çıkarmıyor veya çıkaramıyor. Manisa’nın Büyükşehir olması da bir şeyleri değiştirememiş şehrin rantı şehirde kalması gerekirken bu rant da birileri ile bir güzel paylaşılmış.
Üniversitesinde 50 bin öğrenciye eğitim veren şehirde ikamet eden öğrenci sayısı 7 bin civarında olması çok trajikomik bir olay değil mi? Sadece bu potansiyel değerlendirilseydi bile büyük bir gelir kaynağı ede edilirdi. Manisa ayrı, Üniversite ayrı hiç birbirleri ile ilintisi maalesef yok. Düşünün Manisa bir sanayi kenti ancak Üniversitesinden mezun olan bir mühendis o sanayi kentinde işe alınmıyor nedeni sanayici değil o sanayiye hitap edebilecek elemanları yetiştiremeyen üniversite mi? Yoksa Üniversitesi ile bütünleşemeyen sanayisi mi? Manisa ile bütünleşemeyen Üniversite diğer kurumlarla da zor bütünleşir.
Ben burada kimseyi suçlamıyorum ancak bu işlevselliği oluşturamayanların vebali vardır. Bugün bir sanayi kentinin hiçbir hastanesinde mikro cerrahi bulunmamaktadır. İş kazalarında ne yazık ki İzmir’e hasta yetiştirmeye çalışılmasını da kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Bu konularla ilgili görüşlerimize devam edeceğimizi belirtmek isterim.
Belediyeler kendi basın organlarını oluşturarak yerel basınla haksız bir rekabete girmesi de işin cabası. Yerel basını gelişmeyen bir şehir, bir Ülke de demokrasilerden bahsedemez. Susturulmuş bir basın ve tamamen birilerinin değirmen suyuna su taşıyan bir organ işlevinden başka bir iş göremez. Dolaylı yollardan da olsa basın kurumlarını satın alıp yerel basının gelişmesini engelleyenler elben bir gün bunun vebali altında kalırlar. Kalacaklardır da.