Sevgili Okuyucularım;
Biliyorum, buda ne? Soracaksınız daha yazıyı okumaya başlamadan kendi kendinize!
Söze Kurbağalardan başlayalım, Kuraklıkların yaşadığı dönemlerde Şiddetli yağmurların ardından meydanlarda, cadde ve sokaklarda bol miktarda kurbağalar görülmeye başladığında, halk “Gökten Kurbağa yağdı” der. Kurbağa Ortadoğu ve Güneydoğu Asya’nın tarım kültürlerinde yağmur tanrısı ya da tanrıçası olarak ta bilinmektedir. Yağmur yağmadığı zaman bir nevi kurbağadan medet umarlar; Çorum yöresinde halen devam eden bir gelenek mevcuttur, bir eşeğe yaşlı kadın kıyafetleri giydirilir. Buna “eşek gelin etme” denir. Eşeğin üzerine bir çocuk biner ve çocuğun başına içinde kurbağalar bulunan bir sele yerleştirilir. Çocuk seleyi sallayarak kurbağaları bağırtarak kapı, kapı dolaşır. Böylece yağmur yağacağına inanılır.
Bir bakarsın Kars’ta yağmur yağması için “dodu” gezdirirler. Bostan korkuluğuna benzer saplı süpürgeye kol yaparak yaşlı kadın elbisesi giydirilerek genç kızlar ve arkalarında çocuklar kapı, kapı dolaşarak hep bir ağızdan da bir ağıtlı tekerleme söylerler; “Dodu dodu” neden oldu / Bir kaşıkcık sudan oldu / Verin dodunun hakkını / Gitsin ardına bakını” işte her yağmur yağmayışta kültürsel olarak yapılan bu hareketler Seçimlerde de bazı siyasetçileri “Dodu dodu’ya” çevirmektedir.
Parti, parti dolaşanları, Kapı, kapı dolaştırmaya başlarlar umut bu ya diyerek! Birileri de kendilerine kapı bulamayınca, birileri onu gezdirmeye başlar, kapı arayarak her seçimde bir kapıya kapaklanmalarını sağlarlar; CHP de yer bulamayanların DSP, DP veya AK Parti’ye kapaklanmaları, AK Parti ve ya MHP de yer bulamayanların İYİ Parti veya ÇHP ‘ye kapaklanmaları gibi! Partilerin amaçları kuraklığı gidererek yağmur yağdırmak değil, hangi adayla daha çok oy alabiliriz!
Çocukların Yağmur Gezmesi / Çömçe Gelin: Töreninde olduğu gibi, her evin önünde bir yağmur türküsü (tekerlemesi) söyleyerek, ev sahibinden yiyecek isterler. Ev sahibi istediklerini verirken çocuğun veya bebeğin başından bir tas su döker. Trakya ve Balkanlarda da “dedule ve dodole” adıyla aynı gelenek yaygın bir biçimde sürdürülmektedir.
Bizler kapı, Kapı dolaşacak siyasilere kapılarımızı açarak tepelerinden su dökmeden ikramlarda bulunarak oyumuzu da kurban edeceğimizi söyleyeceğiz. Oh ne güzel, onlar seçildikten sonra kapılarını yüzümüze kapatacaklarını bile, bile biliyoruz! İnsanlık tarihinde Yağmur kültürü çok önem taşır. Bazen halkımız tükürükü Gökten inen bereket olarak nitelendirerek “Çok şükür” desede yağmur onlar için kutsal bir nitelik kazanmıştır. Bizim oylarımız her halde kutsal sanılmamakla birlikte birilerinin hegemonyası, tahakkümü altıda olduğuna inananlar tarafından pazarlanmaktadır. İnanç insana özgü bir duyularla algılana bilen fenomen’dir.
Oy; İnsanın kendisine vekil veya yöneticiliğine rıza gösterdiği insan için, insanı vicdanı ile tercih edilerek yakınlaşacağı kutsal bir karar olmalıdır.
Tabiatın sırrını değil, Kentsel yaşamın sorunlarını çözemeyen yerel yöneticiler, zamanla ortaya çıkan tabiî afetleri (deprem, sel, fırtına, Yağmurun yağmayışı kuraklık, ay-güneş tutulması gibi) Tanrı’nın bir cezası olarak kabul ederek ve korunmak için bir takım ayinlere, törenlere hurefeye başvurmuş olabilir. Bugün, vicdani bir kisveye bürünmüş olarak kullanacağımız oylarımız mitolojiden efsaneye değil, yaşamımızda hizmete dönüşecek tercihlerin kapılarını açmalıdır.
Kısadan hisse almak dileği ile;
Sağlıklı yaşayın sağlıcakla kalın.