Edebiyatımızda Eylül için, Kasım için yazılmış yazılar biliyorum. Ama Aralık için pek bir şey duymadım, okumadım. 

Aralık muhasebe ayı desem, beyannameler ülkemde Mart’ta veriliyor. Kendi hayatının muhasebesini yapan var mı bu ayda bilmiyorum. 

Evlerde ve çarşıda telaş, geçen yıldan daha çok yeni yıla ve yılbaşına hazırlıklardan ibaret. Eski yıldan ibret almayanın halinde yeni yıl ne getirecek onu da merak ediyorum doğrusu. 

Hayat dediğimiz şeyin, bitmez tükenmez bir zaman dilimi olmadığını gösteriyor her biten ve eskiyen yıl. Bir hikaye biterken yeni bir hikaye başlıyor. Geçmişe bakınca hızla geçen, keşkelerle dolu çok kısa bir vakit gibi. Gelecek ise umut, “belki değişir”, “yapamadıklarımı yapacağım”. “daha yapacak zaman var” gibi bahanelerin arkasında büyüyen hayaller. Ancak bilinmesi gereken gerçek; Biz değişmediğimiz sürece yılların değişmesinin bir önemi yok. 

Eski Türkçede bu ay Kânunuevvel iken Cumhuriyetten sonra Aralık denmeye başlanmıştır. Belli kaynaklara göre bunun sebebi Kasım ayı ile Ocak ayı arasında kaldığı için olduğu düşünülmektedir.

Aralık; iki yılın arasındaki aralık gibi bir şey. Eskiyen yılın kapağı sanki. Arasat gibi. Hicri takvimde yeni yılın başlangıcı başka, Miladi takvimde başka. 

Sevdiğim bir şarkıda “Sil baştan başlamak gerek bazen, hayatı sıfırlamak, sil baştan sevmek gerek bazen, her şeyi unutmak” diye bir bölüm var. İşte bazen hayata format atıp yeniden başlamak, yeni bir bakış açışı ile hayatı dizayn etmek, dost ve düşman bildiklerimizi yeniden gözden geçirmek, yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı çek etmek gerek. Aramadıklarımızı aramak, küs olduklarımıza gitmek, üzdüklerimizin gönlünü almak, ihmal ettiklerimizi hatırlamak gerek bazen. Söylediklerimizi, söyleyemediklerimizi, takdir ettiklerimizi, yerdiklerimizi gözden geçirmek gerek. Sessiz kaldıklarımızı, fazla tepki verdiklerimizi, suya sabuna dokunmadıklarımızı bir film şeridi gibi hayal edip yeniden yola koyulmak gerek bazen.
 
Yeniden başlamak güzeldir. Hayata format atmak elzemdir. Şu ölümlü dünyada her şeyin geçici, her şeyin emanet olduğunu hatırlamak büyük bir nimettir. Yunus Emre “Ana rahminden çıktık, geldik pazara, kefenimizi aldık, gidiyoruz mezara” diye dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu en veciz şekilde ifade ediyor. İşte bu bilinçle iki nefes arasında yaşanılan anın değerini bilmek ve ona göre yaşamak ne güzel.

Kadir kıymet bilenlere, insanca yaşamaya çalışanlara, aralıkta yapacakları muhasebe, ocakta pişmeye, baharda yeşermeye vesile olmasını diliyorum. Aralığın güzelliklere, barışa, iyiliğe aralanmasını diliyorum. 

Not: Yarın Şeb-i Yelda. En uzun gece. 
Fuzuli’nin beytinde;

Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat

(En uzun geceyi gökyüzüyle, yıldızlarla uğraşan ne bilsin. Sen aşk derdine müptela olmuş kavuşamayan aşığa sor ki, geceler kim bilir kaç saat...)

20 Aralık 2024 - Cuma 
Dr. Muzaffer Yurttaş / Manisa

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel